Etkisi giderek derinleşen jeopolitik riskler, yüksek enflasyonun ardından şimdi de resesyon endişesini körüklüyor. Salgın hastalık döneminde ertelenen talebin yoğun şekilde ortaya çıkmasına Rusya-Ukrayna savaşı de eklenince petrol ateşi piyasaları yakmaya başladı. Her türlü mal ve hizmetin lojistik ve tedarikini pahalı kılan yüksek enerji maliyetleri, enflasyonla mücadelede merkez bankalarına ve ekonomi yönetimlerine akla karayı seçtiriyor.
Pandemi döneminde ertelenmiş talebin realize olması ile başlayan ve Rusya Ukrayna savaşıyla derinleşen enerji darboğazı, kolay aşılacak gibi görünmüyor. Avrupa ve Amerika’da enflasyonu tetikleyen en önemli iki kalem şüphesiz enerji ve gıda olarak dikkat çekiyor. Enerji maliyetlerinden kaynaklanan lojistik ve tedarik maliyeti dolaylı olarak bütün sektörlerin sırtında kambur olarak duruyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgi artarken, petrol endüstrisinde yatırımlar azalıyor. Sürdürülebilir ve yaşanılabilir bir dünya için Avrupa’nın duyurduğu Yeşil Mutabakat hassasiyeti de yatırımların yönünü belirlemede etkili oluyor. 100 yılı aşkın geçmişe sahip dev petrol şirketleri ciro ve kârlılıkta teknoloji şirketlerine yenildi. Velhasıl fosil yakıtların hayatımızdaki etkisini azaltmaya çalışalım derken petrol yeniden kıymete bindi.
Geçtiğimiz ay Yeni Şafak Gazetesi’nin yazı işleri toplantısına konuk olan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, bu konuyla ilgili önemli bir analiz yaptı. Kovid-19 pandemisinin etkisiyle ham petrolün varil fiyatı 30 dolara kadar düşünce, petrol endüstrisine olan yatırımların hız kestiğine dikkat çekti Bakan Dönmez, “Bugün neden bir enerji krizinden bahsediyoruz” sorusuna cevap verirken, ambargolara dikkat çekti:
Devamı Z Raporu Temmuz 2022 sayısında..