Geçenlerde bir belgesel için hasbelkader benim de görüşlerimi aldılar. Konu, güncel ‘mecralar’ üzerineydi. Özetle, şöyle bir başlık atabiliriz: “Sosyal medya, geleneksel medyaya karşı…” ya da “Dijital medya, analog medyaya karşı…” İkisi de olur… Belgeseli LinkedIn hesabımdan izleyebilirsiniz.
İş dünyasının, yatırımcıların, sorumluluk taşıyan tüm yöneticilerin, toplum bilimcilerin, iletişimcilerin, ailelerin, gençlerin ilgisini çekecek ve kendi sosyal hayatlarındaki durumlarla yüzleşecekleri genel tespitler şöyle:
- Analog ya da geleneksel medya dediğimiz mecralar (TV, gazete, dergi, radyo), dijital (web siteleri, platformlar) ve sosyal medya karşısında yok olup gitmiyor.
- Geleneksel medyanın inandırıcılığı, sosyal medyadan kıyas kabul etmeyecek kadar fazla.
- Yarattığı güven ortamı nedeniyle analog medyanın, reklamları ‘taşıma’ yani bu amaçla tercih edilme kabiliyeti, dijitale oranla çok daha yüksek.
- Dijital ve sosyal medya, kısa vadede son derece etkililer; hele de dezenformasyon için ideal araç olarak ortaya çıkıyorlar. Oysa, bunların mumları orta vadede sönüyor, mecranın güvenilirliği daha da düşüyor. Geleneksel medyanın etkisi ise devamlılık arz ediyor.
- Sıcak haber konusunda tabii ki dijital ve sosyal mecralar daha şanslılar, ancak geleneksel medya, yorum odaklı ve zengin haber malzemesine dayanan, araştırmacı gazetecilik ve yayın felsefesiyle ‘içindekinin içindeki’ni faş ederek büyük rekabet avantajı elde edebilme şansına sahip.
Devamı Z Raporu Aralık 2024 sayısında…