Türkiye’nin ilk uluslararası ekonomi-politik dergisi olma yolunda emin adımlarla ilerleyen, içerideki ekonomi ve politik konulara analitik bir gözle bakmaya çalışan, küresel ekonominin siyasi ve jeopolitik yansımalarını sorgulamayı önceleyen, özellikle Atlantik ve Pasifik arasındaki güç hareketliliğini ve bunun dünyamızın geleceğine ne tür etkileri olacağını anlamaya çalışan Derin Ekonomi’nin dördüncü sayısı ile karşınızdayız.
İlk üç sayımızda gerek estetik ve tasarım, gerek soğukkanlı analizler, gerek yerli ve yabancı yazar zenginliğimizle dikkat çekmeyi başardık. Üçüncü sayıdan sonra Derin Ekonomi’yi çok daha güçlü, içerik olarak daha zengin, yerli ve yabancı birikimlerle daha da donanmış halde göreceksiniz.
Bu haliyle, özgün analiz ve dosyalar öne çıkacak, günü kurtarma yerine Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası perspektifinin genişlemesine paralel bir perspektifle karşınızda olacağız. Küresel ekonomideki eğilim veya kırılmalardan ulusal ölçekte değerlendirmelere, bu eğilimlerin ülkelerin ve bölgelerin siyasi pozisyonuna etkilerinden, çatışma alanlarının arkasında yatan nedenlere, güvenlik stratejilerinden enerji denklemlerine kadar çok geniş bir alanda doyurucu dosyalar hazırlayacağız.
Dördüncü sayımızda iki dosyayı özellikle dikkatinize sunuyorum. Türkiye son dönemde radikal bir savunma atılımına geçti. Güvenlik politikalarının yerlileşme arayışıyla eş zamanlı olarak savunma teknolojileri alanında müthiş bir millileşme, yerlileşme atılımı söz konusu. Bunu Cumhuriyet tarihinin ilk gizli devrimlerinden biri olarak tanımlayabiliriz. Ülkemizin bölgesel ve uluslararası düzeyde karşı karşıya getirildiği yeni tehditlerin büyük oranda bu savunma devrimiyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum.
İşte bu yüzden bu sayıda neler yaptığımıza, ne tür arayışlar içinde olduğumuza dair özel bir savunma dosyası hazırladık. Eminim bu dosya, geleceğe doğru nasıl bir Türkiye tasarlandığına dair size güçlü bir kanaat sunacaktır.
7 Haziran seçimleri öncesi başlayıp bugün hâlâ devam eden, HDP’ye alabildiğine destek üzerinden AK Parti’yi tek başına iktidar olmaktan uzaklaştırmaya ayarlı kampanya, nihayetinde terörü destekler bir pozisyona sürüklendi. Aydın Doğan sahip olduğu medya üzerinden bu kampanyanın öncüsü haline geldi. Türkiye, iç politik dizayn için terörü bile araç olarak kullanan bir cepheyi tartışıyor.
Bunu sorguladık. Doğan Grubu’nun bu hesabının arkasında neler olabileceğini öğrenmeye çalıştık. HDP’yi pazarlamanın ötesinde, Kuzey Suriye’de oluşturulmaya çalışılan ve doğrudan Türkiye’yi hedef alan cephe projesini neden desteklediklerini araştırdık.
Karşımıza müthiş bir dosya çıktı. Aydın Doğan’ın Kuzey Irak ve Suriye ile ilgili enerji projeleri, Beşşar Esed’in yakın adamlarıyla ortaklıkları, İran-Lübnan bağlantıları, Türkiye karşıtı yayınlarla ilişkileri ve daha birçok çarpıcı ama bir o kadar da karışık ilişkiler çıktı önümüze.
Bu dosya, Doğan Grubu’nun “teröre destek” noktasında sorgulanan yeni pozisyonu ile ilgili sorgulamalara ışık tutacak. Meselenin sadece terör olmadığını, HDP olmadığını, bambaşka ilişkilerin söz konusu olduğunu Türkiye ilk kez görecek.
Dikkatle okumanızı öneriyorum.
Bir sonraki Derin Ekonomi’de çok daha güçlü dosyalarda buluşmak üzere…