Dünya Ticaret Örgütü KÜRESEL HEGEMONYA İLE ULUSAL EGEMENLİKLERİN ÇIKAR SAVAŞI

Bugüne deki IMF, DünyaBankası ve DTÖ’den oluşan üçlü; gelişmekte olan ülkelerin doğru politikaları izlemelerini engellemek için kullanıldı…

Kaan Sarıaydın

shutterstock_265603106

Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) oluşum sebebinin, küresel ticareti yeniden inşa etmek olduğunu biliyoruz. Ancak arka oda gerçeği pek de öyle olmadığını gösteriyor. Örneğin, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) gelişmiş ülkeler ve bilhassa ABD tarafından gelişmekte olan ülkelerden ticari anlamda faydalanmak için oluşturulmuş durumda. GATT, Cenevre’de 30 Ekim 1947’de 23 ülke tarafından imzalandı ve 1 Ocak 1948’te 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki beklenen ekonomik kargaşalarla mücadele edebilmek amacıyla yürürlüğe girdi. 1986’da ABD ve batılı diğer devletler küreselleşme sayesinde zenginleşirken bu hiç bitmiyecekmiş gibi görülen küreselleşme modelinin üzerinde olası karanlık bulutlar gördüler. Bu olası karanlık bulutlar yüksek ticaret ve gümrük tarifeleri ve yabancı mallarda diğer nicelikli engellerdi. Bu nedenle ABD ve Batı, GATT şartlarını değiştirmek ve düzeltmek için tüm gücünü harekete geçirdi. Arthur Duncle yönetimi altında bir komite kuruldu ve bu komite düzeltilmiş ve değiştirilmiş bir GATT versiyonunu sundu (Duncle Taslağı). 1991’de Hindistan ağır bir ekonomik gerileme ile karşı karşıya kalınca Batı ekonomilerine borç istemeye gitti ve bu gelişmeler çerçevesinde Hindistan’a 15 Aralık 1994’de Duncle Taslağı imzalattırıldı. Ancak olayın perde arkası daha ilginçtir. Hindistan’ın bu anlaşmayı imzalamasının hemen ardından Aralık 1994’de 76 devlet daha aynı anlaşmayı imzaladı. Asıl gerçek şu ki tüm bu devletlerin bu anlaşmayı imzalamasının tek sebebi Hindistan’ın bu anlaşmayı tasdik etmesiydi çünkü Hindistan o zamanki G77’nin başkanıydı ve diğer 76 devlet G77’nin üyeleriydi. Böylece Batı’nın gelişmiş ülkelerden oluşan süper güçleri bir kaç gün içinde belirli bir yükümlülük üstlenmeden pazarlarını 77 ülkeye genişletebildi. Bunun doğrudan etkilerini zaman geçtikçe yerli üreticiler hissedeceklerdi. ABD bu anlaşmayı 1995’de Hindistan ve diğer 76 ülkeden hemen sonra imzaladı. Anlaşmayı tasdik etmeden önce parlamentosundan geçirdi ve anayasasında bununla ilgili önemli ve çok kritik bazı değişiklikler yaptı. ABD Anayasası bu anlaşma maddelerinin üstünde tutuldu. GATT ve DTÖ hükümleri ile ABD anayasası arasındaki farklılık durumunda ABD Anayasası bağlayıcı oldu. Bu küresel ekonomik komplo, bugüne kadar dünyadaki çoğu gelişmekte olan ülkede yerli imalat ünitelerinin karanlık sonuçlarla karşı karşıya kalmasının başlangıçı oldu. Uruguay Müzakereleri sonrasında varılan anlaşma sonucu kurulan ve 1 Ocak 1995’te yürürlüğe giren DTÖ, hukuki zemine oturmuş ve yaptırım gücü artmış olarak, aynı zamanda sanayi ürünleri ticaretine ilaveten tarım, tekstil ve hizmet ürünleri ticareti ile birlikte fikri mülkiyet haklarını da bünyesine katarak GATT’ın yerine geçmiştir. Temelinde devletlerin işbirliği ilkesi olan müzakerelere dayalı GATT’tan farklı olarak, sürekli bir örgüt olan Dünya Ticaret Örgütü, anlaşmazlıkları çözme gibi güçlü yetkilerle kuruldu. Bunu takiben, DTÖ 1 Ocak 1995 tarihinde fiilen çalışmaya başladı.
Türkiye de devrede
Türkiye, genel anlaşmaya 21 Aralık 1953 tarihinde katılmış, ülkemiz tarafından da kabul edilen Nihai Senet çerçevesinde imzalanan ve DTÖ’yü kuran Marakeş Anlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 31 Aralık 1994’ten itibaren geçerli olmak üzere, 25 Şubat 1995 tarihinde onaylanmıştır. Türkiye’nin, DTÖ’ye üyeliği 26 Mart 1995 tarihinde başladı. 11 Aralık 2001’de Çin, DTÖ’ye üye
olarak binlerce yıl şiddetle savunduğu egemenliğini bir sürü evrensel kurallara teslim etti. Aslında Çin, dış dünyanın ona yerel ne yapıp yapamıyacağını söylemesini kabul etmiş oldu. Yalnız Çin’in DTÖ üyesi olmasının uzun vadeli etkileri çok daha büyük; ithal edilen marka ürünler daha ucuz, lokalleşen küresel finans şirketleri daha geniş servis yelpazesi sunuyor ve yerel marketler daha fazla ürün çeşiti sergiliyor.

Devamı Derin Ekonominin Kasım sayısında……

Dikkat çekenler...