UCUZ ETiN FORMÜLÜ ENERJiDE GiZLi

Mehmet Kara

Türkiye son aylarda et fiyatlarını düşürmeye kafa yoruyor. Et ithalatına izin vermek kalıcı çözüm değil, çünkü böylesi adımlar uzun vadede yerli hayvancılığı öldürüyor. Öyle ya, her fiyat yükselişinde ithalatın önünü açmak, yerli et hayvancılığına yönelebilecek potansiyel girişimcileri ürkütür. Dolayısıyla pahalı ete karşı ithalat silahını kullanmak uzun vadede et fiyatlarının kalıcı şekilde düşmesine hizmet etmez. Canlı hayvan ithal etseniz de aynı sonuç kaçınılmaz. Et fiyatlarının yüksek kalması süt üretimine de darbe vurur. Çünkü bu şartlarda süt üreticileri de ellerindeki hayvanları et olarak satmayı tercih eder. O halde et ve süt fiyatlarıyla ilgili kısırdöngüyü aşmanın yolu başka bir yerde aranmalı. Aslında o da çok uzakta bir yerde değil, enerjide…
Nasıl mı? Anlatmaya çalışalım…
Türkiye’nin enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı malum. Doğalgazın yüzde 98’i, petrolün yüzde 92’si dışarıdan geliyor. Ve ne yazık ki, ulaştırmada ve sanayide ana girdiler arasında yer alan bu iki kaynakta dışa bağımlılıktan kurtulmak mucizelere kalmış. Üstelik, hayatın olmazsa olmazı elektriğin yarıya yakını da doğalgazdan üretiliyor.
İyi de, petrol ve doğalgaz fakirliğinin gözü kör olsun diye teslim bayrağını çekmek zorunda mı bu ülke?
Tabii ki hayır!
Çünkü gaz ve petrol fakirliği Türkiye’ye başka alanlarda mucizeler yaratma fırsatı sunuyor. Ama bu fırsatlar Katarlıların, Suudilerin, İranlıların hasbelkader üzerinde oturdukları petrol ve doğalgazın kendilerine sunduğu fırsatlara benzemiyor. Yani bu fırsatların kullanılması bolca fikir, çokça emek ve alabildiğine sabır sebat istiyor. Ama bunlara değer…
Lafı hem yerli hem de yenilenebilir bir kaynağa, biyokütleye, yani bitkisel ve hayvansal atıklara getireceğiz. Sözünü ettiğimiz atıkları önce biyogaza ve ardından elektriğe dönüştürmek mümkün. Böylece elektrik üretimindeki doğalgaz bağımlılığı da azaltılabilir.
Üstelik bu yatırımlar, bitkisel ve hayvansal atıkların bertaraf edilmesini de sağladığından çevreye de katkı sunuyor. Hatta gaz ve elektrikten sonra geriye kalan posalar da organik gübreye dönüştürülüp satılabilir. Yine de biyokütle yatırımlarının cazip kılınması gerekiyor. Devlet de bunun farkında ki, bu alanda bazı önemli adımlar atmış durumda. Biyokütleden üretilen elektriğe ciddi bir devlet alım garantisi söz konusu. Hem de döviz cinsinden…
Ama bu avantajlar, hayvan gübresini veya bitkisel atıkları elektriğe dönüştürecek yatırımları cazip kılmaya yetmiyor. Nedeni çok basit. Tamam, atıkların bir bölümünü gaza ve oradan da elektriğe dönüştürüp şebekeye verdiniz. Ama artakalan posadan üretilen doğal gübrelerin de pazarlanabilmesi şart. Yapılan kimi hesaplamalara göre Türkiye’nin ithal ettiği doğalgazın yüzde 70’ini karşılayabilecek kadar biyogaz üretme potansiyeli mevcut.
Yeter ki hayvan gübresini bertaraf edilmesi gereken bir atık olmaktan çıkarıp, elektrik üretiminde kullanılan değerli bir girdiye dönüştürebilelim. Böylece et hayvancılığına yatırım yapacak girişimciler, atıkları maliyet unsuru değil de, iyi bir gelir kapısı olarak görebilirler. Bu sayede organize hayvancılık yatırımları artar ve ana gıda maddesi et de ikide bir fiyatına müdahaleye ihtiyaç gösteren bir emtia olmaktan çıkar.

Devamı Derin Ekonomi Mart sayısında…

Dikkat çekenler...