Geçen ay Türk-Rus ilişkilerinin yakın zamanda iyileşemeyeceğine dair bir öngörüde bulunmuştum. Şimdi ise bu konuda neden yanıldığımı, değişimin ne anlama geldiğini ve özellikle ele aldığım Karadeniz bölgesindeki enerji işbirliği ve jeopolitikası için nasıl bir değişiklik öngördüğünü tartışmak istiyorum.
Eğer ilişkilerde iyileşme çift taraflı inisiyatiflere bırakılmış olsaydı, çok daha zor gerçekleşebilirdi. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, açık olarak Kazakistan’a Rusya ile yakınlaşma konusunda yaptığı destekten ötürü teşekkür etti. Azerbaycan da bu yakınlaşmada bir rol oynadı.
Türkiye’nin İsrail ve Rusya ile olan ilişkilerinin normalleşmesi neredeyse bir gün arayla açıklandı. Bu da akıllara İsrail’in Türkiye’den özür dilemesinin Erdoğan’ın Rusya’dan (Rus devleti ya da başkanından değil ama Rus pilotun ailesinden) özür dilemesine yardımcı olduğu fikrini getiriyor ve bir kazanç ve bir kayıp ile dengeli imajını korumuş oluyor.
Ayrıca üçüncü ülkelerin yakınlaşmada oynayabileceği rolü göz ardı ederek, hem Türkiye hem de Rusya’nın uluslararası sistemde güçsüzlüklerini küçümsemiş oldum. Ya da daha doğrusu karşılıklı güçsüzlüklerinin farkında olma ve bunu ikili ilişkilerini düzeltmek için kabul etme kabiliyetlerini küçümsemiş oldum.
İki ülke de bugün farklı nedenler de olsa içerde güçsüzdür ve bunun sonucu olarak da uluslararası çapta güçlerini gösterememektedir. Geçen ay olan ise iki lider de birbirinden bağımsız olarak içerdeki durumlardan ötürü zaafiyetlerini görmek durumunda kalmışlardır.
İkisi arasında 21. yüzyılın başındaki pozitif işbirliği ise sıra dışıydı çünkü iki ülke de uluslararası sistemde birbiriyle karşılaştırıldığında güçlü konumlara sahipti. Geçen 300 yıl boyunca ise iki ülke arasındaki ilişkinin güçlü olduğu dönemler, ikisinin de hem uluslararası sistemde, hem de birbirleriyle karşılaştırıldıklarında güçsüz oldukları zamanlar da yaşanmıştı.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Ağustos sayısında…