Yeşil ekonomi Barack Obama’nın ilk başkanlık kampanyasının ayaklarından biriydi ve ilk olarak 1990’larda Bill Clinton yönetimi döneminde ilk uygulamaları hayata geçirilmişti.
Bu ekonomi basit anlamda solar hücre teknolojisine dayalı güneş ve hibrid ve alternatif enerji kaynağı olan rüzgar türbinlerine dayalı rüzgara dayanıyordu. Ancak bir süre sonra önce Beyaz Saray’ın demeçlerinden, sonra da iş dünyasının gündeminden çıkıverdi. Peki neden? Öncelikle doğal enerjiyi elektriğe dönüştüren cihazlar bir dinamoya ihtiyaç duyar. Dinamo ise bir ateşleyiciye, ateşleyici ise nadir bulunan elementlere ihtiyaç duyar. O dönem bu madenin yüzde 80’i ise Çin’den geliyordu. Vietnam ve İzlanda’da birkaç maden bulunuyordu. Pekin ise kendisi komponent yapımı işine girmek istediği için her geçen yıl hammadde satışı konusunda daha hasis davranmaya başlamıştı. Hikaye, Yeşil Ekonominin ilk dalgasının 2011’de arşivlere kaldırılmasıyla sonuçlandı. ABD ve Çin anlaşamadı. Rakamların diliyle bu madenin önemini ifade etmek gerekirse, hibrid Toyota Prius’ta 16 kg bulunan bu nadir elementten devasa rüzgar kulelerindeki dinamolarda ise yüzlerce kat fazlasına ihtiyaç duyulduğunu söylemek yetebilir.
Yaklaşık bir ay önce haber ajansları 2012’de çıkmasına rağmen Tesla Sedan elektrikli otomobilin piyasa başarısından dem vuran haberlerle çalkalandı. Fena olmayan bir tasarım ile lüks özelliklere sahip otomobilin fiyatı sadece 30 bin dolar. Ayrıca dünya çapına yayılmış şarj istasyonları ile hızlı ve ücretsiz enerji yenileme fırsatı sunuyor. Tıpkı bir masal gibi. Bu kez yeni yeşil ekonomi dalgasının arkasındaki kişi ise Elon Musk. Taraftarlarına göre Thomas Edison ile Henry Ford ve Howard Hughes’un modern bir karışımı. Ya da şüphecilerin deyişiyle dotcom krizinden doğup zenginlere pahalı oyuncaklar yapan parlak ve vizyoner bir girişimci.
Devamı Derin Ekonomi Ekim sayısında …