Son dönemde çeşitli platformlarda altını çizdiğim mühim meselelerden biri, Sanayi 4.0… Avrupa’nın, tutuk büyümesini harekete geçirmek arzusuyla yön verdiği 4 numaralı endüstriyel devrim, sanayinin teknolojiyle bütünleşmesini yeni bir safhaya taşıyacak. Tabii yeni sanayi devrimi, sadece doğduğu topraklara özgü değil; hem Batı’ya hem de Doğu’ya bir süredir yayılmakla meşgul. Ve şu bir gerçek ki; Sanayi 4.0, onu iyi proses edenleri ödüllendirebilecekken, dünyanın geri kalanını da bir şekilde etkilemeden geçmeyecek. Dolayısıyla da, yeni endüstri çağında ekonomilerin nefes alışı da, yaşam kalitesi de, bu devrimden kopuk olamayacak.
İşte bu farkındalık doğrultusunda, dönüşüme ayak uydurmayı amaçlayan ülkelerin harekete geçme gereksinimi de ortada… Hatta bu bağlamda çeşitli ülkelerde hazırlıkların da bir süredir yoğunlaştığına şahit olmaktayız. Nitekim Sanayi 4.0’a evrilebilmek, insan kaynağından Ar-Ge çalışmalarına, fiziki yatırımlardan güvenliğe kadar çok boyutlu ve kritik planlamaları içeriyor. Bu ise, iş hayatından sosyal yaşama uzanan geniş bir yelpazede, implikasyonları ve zorlukları da beraberinde getiriyor. Hal böyle olunca da, uluslararası işbirliklerinin katkı ve önemi inkâr edilemiyor.
İşte bu düşüncelerle yoğrulurken, Çin’de geçirdiği 2016 dönemini Eylül’de Hangzhou’da taçlandıran G20’nin de bu konuyu irdelemesini memnun edici bulduğumu ifade edebilirim. Zira sonuç bildirgesinde küresel ekonominin canlanması adına yeni “itici güçlere” ihtiyaç duyulduğu belirtilirken, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkeler için yeni sanayi devrimi fırsatının bu anlamdaki ehemmiyetine işaret ediliyor.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Ekim sayısında …