İslami bankacılık henüz çok yeni bir kurum olmasına rağmen daha dayanıklı ve saldırı ile tehditlere daha az açık bir model üzerine kurulabilirdi. Yatırım ve varlık yönetim modeli şoklara daha dayanıklı olabilir ve risk paylaşımı konusunda Şeriatın gereklerine daha uygun olabilirdi. Bankalar ve bankacılık sistemi devamlı olarak iflas ederken, hiçbir yatırım fonu kurtarılmak zorunda kalmamıştı. Bu varlık yönetim ve yatırım fonunun dayanıklılığının bir göstergesidir. Doğası gereği, bankalar ve yatırım fonları açık ile fazla birimleri arasında arabulucuk yapan aracılardır. Aslında bankacılık modelinde ne mevduat sahibi, ne de banka borçlanma ilişkisindeki iş riskini üstlenir. Bankadan borçlanan hem iş riskini üstlenir, hem de borç finansmanının kaldıraçlanması dolayısıyla oluşan finansal riski alır. Yatırım fonlarında ise risk paylaşılır.
Risk profilinin dışında bir başka önemli farklılık daha vardır. Yatırım fon şirketi geçişkendir, yatırımcı doğrudan onun sermaye riskine tabi olur. Bu fon yatırımcılarının getirileri portföy performansına doğrudan bağlıdır. Hem riski, hem de ödülü paylaşmaktadırlar. Bankacılık modelinde mevduat sahibinin getirileri ise banka tarafından belirlenmektedir ve paranın nerede nasıl değerlendirildiğiyle bir ilgisi yoktur. Yatırım fonu yatırımcılarının aksine mevduat sahibi parasının kime veya nereye borç verildiğiyle ilgilendiğini söylemek mümkün değildir. Ayrıca bankanın gelirleri de borç verdikleri kurumların başarısıyla alakalı olmadığı için sadece geri ödenebilmesini sağlamak önceliklidir. Bu gelirler ile risk arasındaki bağlantısızlık ile iş performansının alakasızlığı bankacılık modelindeki moral çöküşü ve sistem sorunun da temel nedenlerinden biridir.
Devamı Derin Ekonomi Kasım 2016 sayısında …