Geçen ay ortasında Siirt’te bir maden ocağı çöktü. İhmal, bilgisizlik, cehalet 16 insanımızı toprağa gömdü. Toplum olarak madenciliği kazalarla anıyoruz artık. Madenlerimizin tarımla birlikte “ hammadde ekonomisinin” beyni olduğunu unuttuk gitti… O yüzden madencilik karnemiz kırıklarla dolu. Kıt sermaye, olmayan teknik ile madencilik yapmaya çalışan şirketler yüzünden de insanlarımızı kaybediyoruz. Madene ve madenciliğe bakış açımız bir an önce değişmeli. Eğer iş ve aş yaratacaksak, katma değerli üretimle dünya piyasasında söz sahibi olacaksak, madenciliğimizi ciddiye almalıyız. Zira madencilik katma değerli üretimin olmazsa olmaz koşulu.
Örnek verelim mi?
Bor cevheri. Çıkartıyoruz, ergitemiyoruz. O yüzden Japonlara ancak cevher olarak satıyoruz. Japonlar ne yapıyor? Arı gibi işliyor, katma değer yaratıyor ve hem bize hem de tüm dünyaya fiber kablo satıyor. Ülkeleri fiber ağlarla örüyor. Fiber kablo demek “inovasyon” demek. Ya da savunma sanayimiz? Yerli üretim için büyük bir hamle başlatıldı. Savunma sanayinin metal fırtınasına öyle çok ihtiyacı var ki? Güçlü ve ulusal bir savunma sanayi için ne yapıp ne edip, elaleme dayalı işlenmiş metal bağımlılığından kurtulmamız gerekiyor.
Bunun yolu belli. Bakırı, kurşunu, çinkoyu, boru ve diğer madenleri çıkartmak, ergitmek ve kendi sanayimize verebilmekten geçiyor. Anadolu coğrafyası maden denizi gibi… Türkiye, bu denizi doğru kullanmayı artık öğrenmeli. Çünkü doğru yönetemeyeceğimiz hammadde ekonomisi, Türkiye’yi “Endüstri 4’e” filan taşıyamaz. Devlet kapitalizmi yeniden şekillenirken dersimizi iyi çalışmalıyız. Maden arayan, ruhunu ve gönlünü madene adayan cevherleri atlamamalıyız.
Devamı Derin Ekonomi Aralık 2016 sayısında …