15 Temmuz’la varılmak istenen hedefin ne olduğuna bakınca, muhayyilemizi çalıştırmamıza pek gerek yok. Batı medyası açıkça “Suriye savaşının Türkiye’ye taşınacağını, iç savaş çıkacağını” yazıyor. Türkiye’nin, başta ‘stratejik ortağı’ ABD olmak üzere NATO müttefiklerince yürütülen bir karma (hibrit) savaşla karşı karşıya olduğu açıkça görülüyor
Akın Özçer-Emekli Diplomat
15 Temmuz Cuma akşamı İstanbul trafiğinin olağan ötesinde sıkışmasının nedenini arayan sürücülerin aklına, Boğaziçi Köprüsü’nün tek yönlü trafiğe kapatılması gibi anormal bir durum duyurulduğunda bile darbe girişimi gelmemişti. Toplumda Erdoğan karşıtlığı üzerinden oluşmuş bir kutuplaşma ve bu olasılığı yazıp çizen birileri vardı ama bu durum, hangi siyasi eğilimde olursa olsun aklı başında kimse için inanılır da kabul edilebilir de değildi. O gece yolu barajlarla kesilen sürücülerden biri olarak geçirdiğim dört-beş saatte edindiğim, gecenin sonunda da gerçeğe dönüşen izlenimim buydu. İnsanlar üzerlerine yağan kurşunlara yaşamları pahasına göğüs germiş ama darbeye izin vermemişti.
Son 56 yılda iki tam, bir postmodern, bir elektronik darbe ve birçok darbe girişimi yaşamış olan Türkiye’de kamuoyu, demokrasiye karşı bu tür müdahalelerinin arkasında başta ABD olmak üzere ‘müttefik’ gördüğümüz ülkelerin bulunduğunu düşünüyor. Toplumun bir kesimi ayrıca ABD’nin sadece Türkiye’de değil, başta Latin Amerika olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde de askeri darbeler yaptırmış, bazen yargıyı, bazen siyasetçileri, bazen de terör örgütlerini kullanarak seçilmiş hükümetleri devirmiş olduğunu biliyor. Bu konuda toplumda göz ardı edilmemesi gereken bir bilinçlenme olduğunu, darbe girişiminin başarısız kalmasının ardında da bu bilinçlenmenin rolü bulunduğunu kabul etmek gerekir.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Ocak 2017 sayısında…..