Özcan Kadıoğlu
Mayıs 2013 de FED, tahvil alımlarını Eylül’den başlayarak azaltabileceğini açıklamasıyla başlayan piyasadaki olumsuzluklar zinciri (8 Ekim 2013 Tarihli 28789 sayılı Resmi Gazete OVP Bakanlar Kurulu Kararı) 2016 yılının son günlerine kadar devam etti.
1) Büyüme olarak Hindistan ve Endonezya haricindeki ülkelere göre daha iyi bir performans gösterdiğimiz tablodan açıkça gözükmektedir.
2) Faizlere baktığımıza 22 Mayıs’tan sonra tüm ülkelerde faiz artışları olmuş sonra Endonezya, Hindistan ve Şili’de faizler başlangıç seviyesinin altına inerken Arjantin, Brezilya, Rusya ve Güney Afrika ile bizde faizler yüksek seviyede kalmaya devam etmiştir.
3) Türkiye ekonomisinde enflasyon seyri 2013 seviyelerine göre inmeye doğru yaklaşmıştır.
4) Doğrudan yatırım anlamında geçmiş yıllardaki performans doğrultusunda hareket etmiştir.
5) CDS priminde Arjantin, Brezilya ve Rusya gibi yüzde yüze yakın hatta yüzde 100’ün üzerinde bir artış olmuştur.
Döviz kurlarında yaşanan hareketlilik Kamu Borcunun büyük bir kısmı Türk Lirası cinsinden olduğu için hükümet bütçesi üzerinde yakın zamanda bir etki göstermeyecektir. Otoyollar ve köprü geçişleri için verilen dolar fiyatları yeterli talep olmadığı zaman maliyetleri artıracak bütçeye olumsuz yansıması olacaktır. Daha çok döviz cinsinden borcu olan Reel Kesimi etkileyecek olup Türk Lirası cinsinden daha fazla kazanç elde etmek zorunda kalacaklardır. Reel kesim net kısa vadeli 1 yıllık dış borcu 165 -170 milyar ve bunun üzerine yaklaşık olarak 30-35 milyar dolarlık cari açığımızı ekleyecek olursak döviz kurunda oluşan 1 kuruşluk artış 2 milyar TL ek yük getirmektedir. 15 Temmuz 21 Aralık tarihlerinde dolar kuru 2,88 TL’den 3,51 TL çıkmasıyla ve bu seviyede kalmasıyla reel kesim, bankacılık sektörü ve kamu kesimi borcunda yüzde 22 lik bir artış ve TL cinsinden borç artışı yaklaşık 125-130 milyar TL olacaktır. Bu artış sonucu yeterli kazanç elde edemeyen şirketler satılarak el değiştirecektir. Kur artışı uzun zamanda ihracata pozitif etki yapacak aynı zamanda ithalatta yüzde 70 civarında olan ara malı ithalat fiyatları artacak maliyet yönlü fiyat artışları olacaktır. İthalatı pahalılaşan mal gruplarında Türkiye’de üretilenler içersinde atıl kapasite var ise içerde üretilmeye başlanacaktır.
Enerji fiyatları artmadığı takdirde ithal edilen mallar atıl kapasite ile içerde üretim artışı sağlanırsa cari açık aynı seviyelerde veya azalacaktır.
2017 yılında büyüme potansiyelinin kamu ve iç talebe yönelik olacağını ihracat artışının sınırlı kalacağını hatta yerinde sayacağını düşünmekteyim. IMF ve Dünya Bankası son yıllarda sürekli olarak Dünya Ekonomisi büyüme performansını aşağı yönlü revize etmektedir.
FED faiz artışı ile gelişmekte olan ülke para birimleri değer kaybedecektir. Gelişmekte olan ülkeler sıcak parayı tutmak için daha fazla faiz artışlarına gitmek zorunda kalacaklardır. Suriye ve Irak’ta oluşan karmaşa şiddeti devam edecek olursa turizm gelirlerindeki düşme ve komşu ülkeler ile yapılan ihracat düşeceği için gelişen ekonomiler içinde en fazla etkilenecek ülkelerden biri olabiliriz.
Hükümetin açıkladığı 250 milyar TL’lik destek paketi küçük işletmelerin nakit ihtiyacına olumlu yönde etki sağlayacaktır. Yaklaşık 15 bin civarında KOBİ’ler çok iyi tespit edilmeli. Bu parayı üretimde kullanacak istihdama yönelik olumlu etki edecek işletmelere öncelik tanınmalı ve krediler sıkı takip edilmelidir