Geçen ay, Türk ve İsrail büyükelçilerinin birbirlerinin başkentlerine görev yapmak amacıyla dönmesine şahit olduk. Bu iki taraf için de olumlu bir gelişme ve doğal olmayan durumun tekrar tamiri anlamına geliyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1492 yılında İspanyol engizisyonundan kaçan on binlerce Musevi’yi ülkesine kabul ettiğini ve onların da imparatorluğun gelişmesi ve refahı için katkı sunduklarını hatırlatmaya gerek yok. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin 1949 yılında İsrail devletini tanıyan ilk Müslüman ülke olduğunu da…
Bunları hatırlatmanın gereği yok ancak iki halkın arasında dostluğa zarar verecek bir bölünme olmadığı ya da iki ülkenin çıkarlarının ortak olduğunu hatırlatması açısından yol gösterici bir nitelik taşıyor. Elbette sinirlerin gerildiği noktalarda bunları unutmak normal ama gerginlik geçtikten sonra uzun dönemli dostlukları hatırlamak ve geçmişe dayanan sağlam işbirliklerinin gereğini yapmak da insani bir durumdur.
İki büyükelçi de kusursuz tercihlerdir. Türkiye’nin yeni büyükelçisi Kemal Okem, Ortadoğu uzmanı olup Başbakan Binali Yıldırım’ın dış politika danışmanıdır. Ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da yakın bir isim olduğu belirtiliyor. İsrail’in yeni büyükelçisi Eitan Na’eh ise çeyrek asırlık kariyerinde Türkiye ile ilişkiler konusunda uzmanlaşmış bir isim. Ankara’da ilk olarak 1993’te ikinci sekreter, daha sonra da birinci sekreter olarak görev yapmış ve Türkçe’yi çok iyi derecede konuşabilmektedir.
İki ülke ve halk arasındaki tarihi bağlardan daha önemlisi, ikisinin de birbirine dost olarak ihtiyaç duymasıdır. Suudi Arabistan ve elbette Azerbaycan dışında, İsrail Türkiye’nin bölgedeki tek doğal dostu konumundadır. Aslında Azerbaycan, İsrail ve Suudi Arabistan’ın birbirleriyle kusursuz ilişkileri de vardır.
İsrail, hem Azerbaycan tarafından Güney Kafkasya’da, hem de Suudi Arabistan tarafından Ortadoğu’da kıymetli bir stratejik ortak olarak görülüyor.
Suudi-Mısır ilişkileri 2016’da ciddi şekilde iyileşirken, Türkiye-Mısır ilişkilerinin de gelişmesi için emareler var. Elbette İsrail-Mısır ilişkileri de bugün pozitif bir gelişim gösteriyor. Türk-Rus ilişkileri de yeniden rayına oturdu ve İsrail’in de Rusya ile çok iyi ilişkileri bulunuyor.
Yani tüm bu ülkelerin –Türkiye, İsrail, Azerbaycan, Mısır, Rusya ve Suudi Arabistan’ın birbirleriyle iyi düzeyde ilişkileri mevcut. Çoğunun kısa vadeli çıkarlar gereği değil ama uzun vadeli çıkarlar üzerine kurulu stratejik işbirlikleri bulunuyor. Eğer birisi bu çift taraflı kombinasyonların listesini yapar ise çoğu durumda bunların kalıcı karşılıklı çıkarlara ve tarihi tecrübeye dayandığını ve varolan uluslararası düzen nedeniyle stratejik işbirlikleri zorunlu kıldığını görebilir. Türkiye ile İsrail’in ilişkisi böylesi bir listede en baş sırada yer alacaktır.
Devamı Derin Ekonomi Ocak 2017 sayısında …