Aşkın Baysal
Reklamlarda fikir çatışmaları sık olmasa da rastlanan bir durumdur. Aynı sektörde faaliyet gösteren markaların benzer sorunlarına çözüm bulmaya çalışan reklam yaratıcıları, işin tabiatı gereği, bazen birbirine çok benzer fikirlerle müşterilerinin karşısına çıkabilirler. Yıllar önce iki yerli kargo firması birbirine çok yakın zamanlarda asker temalı kampanyalar başlatmış, kimin kimden fikir aşırdığı üzerine uzun tartışmalar yaşanmıştı –oysa bir fikir çakışması çok kuvvetli bir ihtimal olarak önümüzde duruyordu.
Geçtiğimiz ay yaşadığımız reklam çakışması farklı bir cepheden geldi. Şimdiye kadar televizyon reklamı yapmayan, daha çok uygun fiyat politikası ve diğer iletişim mecralarındaki reklamlarıyla tüketiciye erişmeye çalışan BİM, Şubat ayının ortasında markasının arkasındaki büyük üretim ve organizasyon gücünü anlattığı iddialı bir reklam filmiyle ekranlarda göründü. Onun hemen arkasından, hatta aynı gün, indirimli perakende sektörünün bir diğer markası Şok, ürünlerinin hepsinde uyguladığı uygun fiyatlara dikkat çeken reklamıyla görücüye çıktı.
İki reklamın oyuncu seçimi konusunda pişti olması dikkatli gözlerden kaçmadı. BİM reklamında mağaza çalışanı olarak gördüğümüz erkek oyuncu, Şok reklamının başrolünde bu sefer müşteri olarak karşımıza çıkıyordu.
Bu pek rastlamadığımız türden reklam piştisi sosyal medyada epey konuşuldu, sarakaya alındı, yapılmadık espri kalmadı. Kimisi ilk reklamı olması nedeniyle BİM’in acemiliğine dikkat çekerken, kimisi rakibinin bir çalışanını bile müşterisi yapan Şok’un başarısıyla alay ediyordu.
Reklam ve prodüksiyon dünyası bu konularda çok hassastır aslında. Müşteriler de rakipleriyle aynı ajansla çalışmaktan kesinlikle kaçınır, fikir, slogan, hatta renk çakışmasından bile büyük bir dikkatle imtina etmeye çalışırlar.
Bu son vakada belli ki işin içinde bir dikkatsizlik veya özensizlik var. Markaları bu açıdan eleştirmek gerekiyor. Ancak burada bir de takdir etmemiz gereken biri var: İki rakip market markasının reklamlarında aynı anda oynayıp durumu kimselere çaktırmamayı başaran o cast oyuncusu. İstikbali kesinlikle çok parlak!
Geçtiğimiz ayın en çarpıcı reklam çalışması Nike’tan geldi. Bugüne kadar hemen tüm spor dallarının en tepesindeki oyunculara yer verdiği, hatta bazen bu süper starlardan bir iki düzinesine
aynı anda rol verdiği pek çok ikonik reklamla karşımıza çıkan marka, bu sefer global çapta büyük bir rezonans yaratma potansiyeline sahip önemli- bir sosyal meseleye odaklanıyor: Nike, son reklam kampanyasıyla, kadınları kendilerine daha çok güvenmeye davet ediyor. Çıkar çıkmaz dikkat çeken ve çok konuşulan kampanyanın detaylarına bakmadan önce, bu alanda daha önce başka markalar tarafından yapılan işleri hatırlatmak, kadınlara özgüven ve cesaret kazandırmaya yönelik marka iletişimi trendine dikkat çekmek gerekiyor.
DOVE VE GERÇEK GÜZELLİK
Bu konuda akla gelen ilk marka kesinlikle Dove. Kişisel bakım devi, kadınlara özgüven kazandırma meselesine kendi ürün odağından yaklaşıyor, işe klasik güzellik anlayışını sorgulayarak başlıyordu. Dove’un bu konuda attığı adımları, uzun vadeli ‘Gerçek Güzellik’ kampanyası çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. Bu kampanyanın ilk adımını ise ‘Evolution’ adlı çalışma oluşturuyor. Dünyanın bir numaralı reklamcılık ve yaratıcılık festivali Cannes Lions’ta, 2007 yılında, Film kategorisinde büyük ödüle layık görülen bu reklam, aslında Dove’un himaye ettiği The
Self-Esteem Fund adlı, genç kadınların kendilerine daha çok güvenmelerini sağlamaya yönelik faaliyetler yürüten bir organizasyona dikkat çekmeyi amaçlıyordu.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Mart 2017 sayısında…