Aşkın Baysal
Sadece reklam sektöründe değil, genel olarak tüm iş dünyasında son dönemde çok sık karşılaştığımız bir insan tipi var: Her ne işle iştigal ediyorsa yalnızca o işle ilgili bilgi ve beceri edinen, onun dışındaki neredeyse her meselede ortaokul seviyesinin üstüne çıkamayan, hatta çoğu konuda bu seviyenin de altında kalan profesyoneller… Bu tipin uzmanlaştığı meslekteki bilgi ve beceri düzeyi de ayrıca sorgulanabilir elbette ama yazının konusu bu değil.
Modernleşmenin ve bilgi toplumunun beraberinde getirdiği aşırı uzmanlaşma, belli bir alana odaklanmayı, zamanın ve enerjinin büyük kısmının tek bir alana sarf edilmesini zorunlu kılıyor belki ama diğer her alanın cahili olmanın da savunulabilir bir tarafı yok. Farklı alanlara merak duymak, insanı uzmanlaştığı işte rakiplerinden geride bıraktırmaz, uğraşından alıkoymaz, aksine farklı dünyalardan edinilmiş bilgiler insana uzman olduğu iş kolunda yeni bakış açıları bile sunar.
Bu hakikat, reklam dünyası için de geçerli. Hatta reklamcılık için çok daha fazla geçerli çünkü bu incelikli iletişim sanatı insan doğasından toplumun yapısına kadar pek çok farklı konuya hakim olmayı gerektirir. Bugün dünya reklam tarihinin efsanevi isimleri arasında sayılan James Webb Young’ın “Reklamcılıkla ilgili en güzel kitaplar, reklamcılıkla ilgili olmayan kitaplardır” sözü bu açıdan çok manidardır. Yine Young’ın belirttiği gibi, sözgelimi 19. yüzyıl romanlarını okumadan Batı tüketicisine lüks ürün reklamı hazırlayamazsınız.
BİRKAÇ ‘MERAKLI’ REKLAMCI
Türkiye reklam sektöründe de ilgi alanı çeşitliliği çok zengin, hemen her disipline merak duyan, yeni bilgilere büyük bir iştahla kulak kabartan yaratıcı isimler de var elbette. Akla hemen Serdar Erener, Kurtcebe Turgul gibi işin yaratıcı tarafında yer alan isimlerin yanısıra Levent Erden, Sait Aytemur gibi ajans yöneticileri geliyor. Bu isimlerden Erener’in biyolojiden nörobilime, psikoloji ve sosyolojiden antropolojiye, estetikten edebiyata, sinemadan müziğe kadar pek çok alana derin bir merakla ilgi duyduğundan bizzat haberdarım. Akademik olarak tarih eğitimi de almış olan Erener’in Türk reklam panteonunun gelmiş geçmiş en büyük birkaç isminden biri olması, tesadüf veya yalnızca yaratıcı yeteneklerinin sonucu değil kısacası.
Erener gibi istisnai örnekleri bir kenara bıraktığımızda, reklam dünyasının pek çok yaratıcı figürünün, bu ilgi çeşitliliğinden, insana dair her şeye yönelik derin meraktan yoksun olduğunu görüyoruz maalesef. Bu ilgisizliğin bir boyutu da, apolitiklik ya da gündemden kopukluk. Son dönemde yükselen siyasi kutuplaşmadan sonra insanların apolitiklikten uzaklaştığını, aksine aşırı politize olduğunu söyleyenlere pek katılmıyorum. Söz konusu politikleşme esasen kabuk düzeyinde, derinliği olmayan, gelip geçici bir hadise. Sloganların ve yüzeysel bir hayat tarzı müdafaasının çok ötesine geçmiyor.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Mayıs 2017 sayısında….