Petrol-finans-gayrimenkul sektörleri bir arada anılınca dünyada akla gelen ilk yer şüphesiz Körfez bölgesi oluyor. Son yıllarda petrol fiyatlarının düşük seyretmesi nedeniyle bütçe gelirlerinde ciddi azalış yaşayan Körfez ülkeleri, hâlâ yeterince vakit varken hızlı davranmak istiyorlar. Dünyanın en iyi yöneticilerini yüksek maaşlarla Körfez bölgesine çekmiş durumda oldukları için kendilerini petrol sonrası döneme hazırlayacak kadrolara fazlasıyla sahipler. Bu sayede dijital teknolojilere dayalı iş modelleri konusunda birçok Batı ülkesini geride bırakan başarı hikayelerine şimdiden sahip olmaya başladılar. Peki, Körfez ülkelerini geleneksel sektörlerin dışına çıkararak ekonomik bir çeşitlenmeye doğru götüren bu yeni nesil CEO’lar kim, nasıl bir profile sahipler?
Yakup Kocaman – Kadriye N. Tunçsiper – Ebru Çolak – Esranur Eyupoğlu – Ezgi Çay
Son üç yılda petrol fiyatlarının yüzde 60 oranında gerilemesi nedeniyle bütçe gelirlerinde ciddi azalış yaşayan Körfez ülkeleri, petrole dayalı ekonomik modelden yeni teknolojilere ve dijital temele dayanan, sektörel olarak çeşitlenmiş bir ekonomiye geçişin altyapısını oluşturmaya çalışıyor. Dünyada petrolün kalan ömrü 35 yıl. Elektrikli otomobil çağı hayalden gerçeğe dönüştü. Petrol arzı her geçen gün artıyor ama petrol kullanımı eski hızında artmıyor. Fiyatların kısa ve orta vadede 60 doların üzerine çıkabileceğine dair bir umut yok. Dolayısıyla, azalan vakti verimli değerlendirmek için bir yarışın içine girmiş durumdalar.
Dünya Bankası’nın Körfez Ülkeleri Nisan 2017 Ekonomik Görünüm Raporu’na göre, bölge ülkeleri düşen petrol gelirlerine ve artan borçlanma maliyetlerine rağmen dinamik nüfus ve büyüme açlığı gibi nedenlerle yüzde 2,5-3 arasında, dünya ortalamasına yakın bir büyüme oranını sürdürebilecek potansiyele sahip. Petrol gelirlerinin azalması nedeniyle bütçe açıklarının yüzde 10’u geçmesi, Körfez hükümetlerinin ilk defa dış borçlanmaya gitmesine neden oldu. Bazı tedbirler aldılar. Yüzde 5 oranla ilk defa alışverişlerden KDV vergisi almaya başladılar.
Yerel istihdamı artırmak için harekete geçen Suudi Arabistan, ülkede yaşayan yabancı ailelerin belirli sayıdan fazla çalışanı bulunması halinde ek vergi koyma kararı aldı. Tüm sorunlara rağmen Körfez ülkeleri, karşı karşıya kaldıkları ekonomik ve siyasi şokları atlatabilmek için yerel şirketlerin dışa açılarak başarılı olmalarına destek veriyor. Bu da, Dubai, Doha, Kuveyt, Cidde, Bahreyn, Muskat gibi bölge şehir merkezlerine Arap coğrafyasından ve dünyadan kaliteli iş gücünün akmasına neden oluyor.
Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Kuveyt nüfusunun yüzde 80’inden fazlası, yabancı işçilerden oluşuyor. 35 milyonluk Suudi Arabistan’da bu oran yüzde 50. Vasıfsız işçilerden CEO koltuğuna kadar her seviyede yabancı çalışanlar bulunsa da özellikle üst düzey yönetim kademelerinde çok sayıda yetişmiş Arap kökenli insan gücü yer alıyor. Körfez yönetimleri tarafından ilan edilen 2030 hedeflerine yönelik gelecek planlamaları ekonomik dönüşümün ana motoru olarak öne çıkan CEO’lara daha yakın bir perspektiften bakılması gerekiyor.
Geleneksel petrol-finans-gayrimenkul sektörleri dışında, son dönemde, Körfez’den Ortadoğu-Kuzey Afrika’ya ve onun da ötesinde dünyaya açılan şirket sayısında artış var. Körfez’in en önemli özelliği başka ülkelerin insan kaynağı gücünü kullanmak. Körfez şirketlerinin başında sadece Körfez kökenliler bulunmuyor. Fas’tan Umman’a, Mısır’dan Sudan’a kadar Arap coğrafyasından çok sayıda üst düzey yönetici burada kendine kariyer imkanı bulabiliyor.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Kasım 2017 sayısında….