Yapay zeka, yakın geleceği ekonomik, toplumsal, kültürel ve politik tüm yönleriyle radikal bir şekilde biçimlendirecek en büyük teknolojik atılım olarak önümüzde duruyor. Yakın zamanda Birleşik Arap Emirlikleri’nin dünyanın ilk ‘yapay zeka bakanını’ ataması, meselenin ciddiyetinin son delillerinden biri. Bu teknolojik devrim, hayatımızı köklü bir şekilde değiştirmeye çoktan başlamışken, özellikle büyük güçlerin yapay zeka politikalarına, stratejilerine ve vizyonlarına yakından bakmakta fayda var. Rusya lideri Putin’in de vurguladığı gibi, geleceğin dünya hükümranlığı biraz da buradan geçiyor çünkü.
Kadriye N. Tunçsiper
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yapay zekâ alanında liderliği ele geçirecek ülkenin dünyanın hâkimi olacağı öngörüsü tüm dünyada yeni bir tartışma daha başlattı. Elon Musk’ın bu durumun dünyayı Üçüncü Dünya Savaşı’na götüreceğini açıklaması ise bu tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı. Bu yılın başında yapay zekânın insanlığın sonu olabileceğine yönelik görüşleri savunan 26 ülkeden 116 uzman ise Birleşmiş Milletler’e çağrı yaparak hedefleri otonom ile belirlenmiş savaş uçakları gibi projelerin durdurulmasını istemişti. Yapay zekâ konusunda nükleer silahların sınırlandırılması gibi bir uluslararası antlaşmanın imzalanması gerektiğini savunanların sayısı da azımsanmayacak düzeyde. Ancak yapay zekâ konusundaki tüm bu temkinli söylemler, devletleri yapay zekâ araştırmalarına yönelik politikalar geliştirilmesi konusunda durduramıyor. Geçmişte ABD ve Sovyetler Birliği’nin uzay yarışına benzer şekilde devletlerin yapay zekâ politikaları, ülkeler arasında yeni dijital sınırlar çizilmesine yol açıyor.
Yakın gelecekte yapay zekânın savunma ve ekonomi üzerinde belirleyiciliğinin artacak olmasına paralel olarak, ülkeler şimdiden bu konuda stratejilerini belirleyen belgeler kabul etmeye başladı. Hatta Birleşik Arap Emirlikleri Yapay Zekâ Bakanı bile atadı. Çünkü robot polislerin sokaklarda görev almasına çalışan Dubai geleceğe odaklı teknolojilere yoğun şekilde yatırım yapıyor. 2030’da küresel ekonomiye 15 trilyon dolar üzerinde katkı sunması beklenen yapay zekâ üzerine önemli çalışmalar yürüten Çin, ABD ve Rusya’nın başı çektiği ülkeler de bu alandaki politikalarını geliştirmek ve geleceği tanımlamak üzere stratejilerini belirlemeye çalışıyor.
Yapay zekâ alanında devlet politikaları bağlamında ABD ve Çin arasında yoğun bir rekabet var ve bu durum patent başvurularından yayınlanan makalelere kadar rahatlıkla görülebiliyor. Bu konudaki dikkat çekici gelişme Çin araştırmacılarının yapay zekâ ile ilgili patent başvurularının yüzde 200 artış göstermesi. Çin, özellikle derin öğrenme üzerine ABD’den daha fazla makale yayınladı. Geçtiğimiz yıl Çin tek başına AB ülkelerinde yayınlanandan fazla makale üretmeyi de başardı. Buna göre yıl boyunca Çin’in 4724 yayına karşılık AB ülkeleri 3932 yayın yaptı. Çin, yapay zekâ yayınlarıyla lider olmasına karşın, en çok atıf yapılan araştırmalar konusunda AB’nin gerisinde kalıyor – ancak yine de geçen sene bu konuda da ABD’yi geçti.
ABD: HÂLÂ DÜNYA LİDERİ, ANCAK GELECEK ŞÜPHELİ
Dünyada yapay zekânın merkez üssü kabul edilen ABD’de çalışmalar genelde özel sektör eliyle yürütülüyor. Devlet yönetiminin bu konuda geri kaldığını kabul eden Obama yönetimi bu nedenle, 12 Ekim 2016’da yapay zekânın geleceği için planlarını ortaya koyan iki rapor yayınladı. Raporların vurguladığı temel konu yapay zekânın bir öncelik olarak görülmesi olarak belirtildi. Raporda ayrıca yapay zekâ alanındaki çalışmalara 2015’te 1,1 milyar dolar yatırım yapıldığı da vurgulandı.
Beyaz Saray’ın yayınladığı raporlarda yapay zekânın yeni bir ekonomik dönüşümü başlatabileceği belirtildi. Bununla beraber istihdam yapılarının dönüşümü; hukuki ve sosyal kuramlar üzerindeki etkisi; kişisel gizlilik ihlalleri; uluslararası ilişkilerde ve normlarda karşılaşılan zorluklar ve diğer sorunlara da dikkat çekildi.
Çin kadar kapsamlı bir yol haritası olmasa da Pentagon da son birkaç yıldır akıllı yazılımlar tarafından desteklenen silahlar ile ilgili stratejiler geliştiriyor. Savunma Bakanlığı da yapay zekâ teknolojisini iyileştirmek için bir yapay zekâ ekibi oluşturdu. Bununla beraber Obama yönetimi sonrasında, devlet kurumlarının yapay zekâ ile ilgili yaklaşımlarını göstermesi bakımından Boston merkezli Neurala firmasının durumunu örnek vermek mümkün. ABD Hava Kuvvetleri askeri robotları daha algısal hale getirmek konusunda Neurala’ya başvurduğunda ordudan yeterli mali destek sağlayamayınca firma Çin’e geri döndü.
Halen ABD yapay zekâ konusunda belirleyiciliğini korusa da, yeni başkan Trump yönetimi yapay zekâ araştırmalarına destek veren bir dizi devlet kurumunun finansmanını azaltacak bir bütçe açıkladı. Trump tarafından önerilen bütçe, Ulusal Bilim Vakfı’nın akıllı sistemler üzerindeki harcamasını yüzde 10 düşürerek yaklaşık 175 milyon dolar olarak belirledi. Birçok kesim tarafından eleştirilen bu durum, Çin ile rekabette ABD’nin aleyhine bir gelişme olarak yorumlanıyor.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Kasım 2017 sayısında….