ABD merkezli düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi’nin ünlü dergisi Foreign Affairs’in yeni dünya düzenin artık zor durumda olduğunu onaylamasıyla, bu düzen artık bir komplo teorisi konusu olmaktan çıktı. Peki neden? Söz konusu düşünce kuruluşunun yayınladığı bir analize göre ABD merkezli küresel düzenin temellerini sarsan ABD Başkanı Donald Trump da yeni uluslararası oyunculardan oluşan sorumlular arasında. Bu elbette ilk uyarı olmamakla birlikte, korku ve endişeyi açıkça gösteren ilk ifade.
Foreign Affairs dergisinin son sayısındaki “Dünya Düzenini Koruma Komitesi” başlıklı bir makaleye göre İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan beri uluslararası siyaseti biçimlendiren düzen artık yıkılıyor. Ancak, bu durumun sorumlularının çoğunun belli olduğu düşünülürse, cümlenin devamı bu stratejik değerlendirmenin kırılganlığını gözler önüne seriyor. Makalenin yazarlarına göre, “Çin ve Rusya gibi revizyonist güçler, küresel kuralları kendi çıkarlarına göre yeniden belirlemek isterken, Brezilya ve Hindistan gibi gelişmekte olan güçler ise, büyük güç olmanın avantajlarını benimsemekte, ancak beraberinde getirdiği sorumluluklardan kaçınmaktadırlar. İran ve Kuzey Kore gibi reddedici güçler ise, başkalarının belirlediği kurallara karşı çıkmaktadır. Bu arada, BM gibi uluslararası kurumlar, çözülebileceklerinden daha hızlı bir şekilde çoğalan sorunları ele almaya çalışmaktadır.” Uluslararası arenadaki oyuncuların müesses nizamın liderlerine meydan okumak istedikleri çok açık. Ancak makale “sorumlular” hakkında bilgi vermekten ve yorum yapmaktan kaçınıyor.
Burada kilit nokta ise bu sistemin refahı ve istikrarı paylaştırmakta başarısız olmasının krizin kaynağı olarak görülmesi. Zira söz konusu sistem dünya çapında farklı sosyal, siyasi ve ekonomik çevrelerle gerektiği gibi baş edemeyecek kadar büyük ve iddialıydı. Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra bir şeyler ters gitti ve on yıldan daha kısa bir süre boyunca, sistem zenginliği yayarak pek çok gelişmekte olan ülkede yeni bir orta sınıfın yükselmesine ortam hazırladı. Bununla birlikte, başlangıçta daha fazla çerçeve anlaşması için bir model oluşturan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’nın (NAFTA) imzalanmasıyla düşük ve orta teknoloji üretimi üçüncü dünyaya kayıp kısa bir süre sonra burada bir piyasa olarak yükselirken, gelişmiş ülkeler ise yüksek teknolojili sanayiye ve yepyeni hizmetlere odaklanmak zorunda kaldı. Bu durum sınır tanımayan bir ucuz işgücü piyasası inşa etti.
Bu anlaşma ABD’de maaş durgunluğunu ve Avrupa’da sosyal problemleri körükleyerek anında başarısız olan ekonomik bir takastı. Bu başarısızlığın başlıca sebebi ise sistemin etkinliğini, etkisini ve gücü kaybetmesiydi. Çin, Rusya, Brezilya ve gelişmekte olan ülkeler, büyük oranda ABD ekonomisinin domine ettiği bir dünyada kendi çıkarlarını gözetiyor.
Devamı Derin Ekonomi Kasım 2018 sayısında …