IMF nedir, ne değildir?

Türkiye’nin IMF’den mali destek aldığı 19. Program, 2,2 milyar SDR tutarındaki son kullanımla birlikte 2008 yılında tamamlandı. Bundan sonra Türkiye IMF ile bir mali destek programına ihtiyaç duymadı. 6 Ağustos 2008 tarihli bir IMF basın bülteninde, içinde Türkiye’nin de dolaylı olarak temsil edildiği IMF Yönetim Kurulu üyelerinin, “Türk ekonomisinin kırılganıklarını büyük ölçüde aşmış ve makroekonomisin istikrarı kazanmış olmasına ragmen, istikrarın derinleşmesi ve kalan kırılganlıkların da ortadan kaldırılması için, Fon’un Türkiye ile gelecekte bir program yapması için elinden geleni yapması gerektiğini” düşündüğünü duyurdu.
2008 yılından sonra 2010 yılına kadar Türkiye’de yeni bir IMF programının yapılıp yapılmaması tartışıldı. Bu dönemde eski bir IMF iktisatçısı olarak Türkiye’nin IMF ile yeni bir programa imza atmaması gerektiğini söyledim ve yazdım. Türk ekoomisi artık IMF’den mezun olmuş bir ekonomiydi; yeni bir programa ihtiyaç yoktu. Bu çerçevede, 4 Ocak 2010 tarihli Dünya Gazetesi’nde şöyle yazmışım:
“Krizin bizim ekonomimiz üzerinde iki ana etkisi oldu. Birincisi; bütçemiz bozuldu. Ancak karşılaştırmalı bakılırsa bizim bütçemizin durumu Avrupa’da az sayıdaki en iyiler arasında. İkincisi; reel ekonomimiz yıkıldı; ekonomimiz yüzde 6 daraldı ancak büyük sayılabilecek bir cari açığı da vermeyi başardık. Kendi ekonomimizde kriz görmemişken reel ekonomimizin bu kadar daralmasının ve eş zamanlı olarak cari açık vermemizin sebebi ise aşırı değerli TL.
Sorum şu: küresel krizi (hemen hemen) atlattıktan sonra hükümet neden IMF ile anlaşma imzalıyor?
Yani, alınan kararın sebebini anlamaya çalışıyorum. IMF ile anlaşma yapmanın olası getiri ve götürüleri aşağıda. Önce gelecekteki dönem ile ilgili bazı beklentilerimi (tekrar) paylaşayım:
Bir yıldan fazla süredir altını çizdiğim gibi 2010 ve muhtemelen ondan sonraki bir-iki sene uluslararası finansal piyasalarda likiditenin (dolar, euro ve yen) bol olduğu dolayısıyla (sağlam borçlanıcılar için) borçlanmanın kolay ve maliyetininin düşük olacağı bir dönem olacak.
Batı ekonomilerinde talep düşük kalacak. Bu, genel olarak bizim gibi kuru değerli ülkeler için işkence dönemi manasına geliyor. Kurunuz değerliyken eğer temel ihraç ürünlerinizin hedef piyasalardaki fiyat ve gelir elastikiyeti düşük ise mesele yok. Eğer tersiyse vay halinize; kazanan Çin olacak. Siz ise işsizlik ve yavaş büyüme yaşayacaksınız. Bir de iç piyasanız zayıfsa, üretiminizin artması için elinizde silah kalmıyor.
Şimdi IMF ile anlaşma yapmanın olası fayda ve zararlarına bakalım. IMF ile anlaşma ile sağlanacak faydaları ve sonuçları:
Borçlanma maliyetinde, piyasalardan borçlanma alternatifine göre (az) bir miktar avantaj sağlanacak. IMF borçlanmasının (pahalı) iç borçlanmaya alternatif olduğunu düşünüyorsanız bu kez de SDR ile borçlanmanın kur riskini aldığınız için bunun risk primini de gölge maliyet olarak efektif borçlanma maliyetinizin üzerine eklemelisiniz.
İMKB yükselmeye devam edecek. Ancak, İMKB bu sene reel ekonomiden neredeyse tamamen bağımsız olarak zaten altın bir yıl yaşadı. Endeks şu anda 2007 Eylül seviyelerinde. Endeksi, yatırımcıların ekonominin geleceğine yönelik rasyonel beklentilerinin göstergesi olarak kabul edersek krizin reel etkilerinin ileri dönük olarak pek iç açıcı olmadığı, en azından belirsiz olduğu bir dönemde borsanın daha da yükselmesi köpük manasına gelmeyecek mi?

Devamı Derin Ekonomi Ocak 2019 sayısında …

Dikkat çekenler...