TARLADAN SOFRAYA GIDA GÜVENLİĞİ STRATEJİSİ

Küresel ısınma ve iklim değişimi, aşırı nüfus artışı, daralan tarım alanları, kirlenen sular ve hava durumuna bağlı gelişen felaketler; küresel gıda arzını tehlikeye sokuyor. Üstelik dünya üzerinde beslenmeyi sağlayan bitkisel ürünlerde azalma söz konusu. Biyoçeşitliliğin azaldığına dikkat çeken Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü – FAO, uluslararası ticareti yapılan ürün sayısının 30’lara düştüğünü belirtiyor. FAO’nun bir dikkat çektiği nokta da, tüm dünyadaki nüfusun ihtiyacını karşılamaya yetecek kadar gıda üretimi olmasına rağmen 812 milyon insanın açlık çektiği, üretilen gıdanın 3’te 1’inin israf edildiği ve dengesiz beslenmenin dünya ekonomisine yıllık 3,5 trilyon dolarlık maliyeti olduğu… Uluslararası camia çözüm arayışında… İçeride pahalı gıda, dışarıdan tedarik zorluğu olan tarımsal ürünler ülkeleri de kendi gıda arz güvenliğini sağlamak için önlemler almaya itiyor. Bunun en belirgini ticaret savaşlarının ortaya çıkardığı riskler karşısında Çin’in atılımları. Çin şirketleri, dünya tarımsal ürünler ticaretinin aşağı yukarı yüzde 75’ini elinde bulunduran ve kendi çıkarlarına göre hareket eden firmalar arasına girmeye çalışıyor. Son 3 yılda dev gıda şirketleri satın aldı. Bu küresel şirketler kendi aralarında güç savaşlarını sürdürürken bir yandan da piyasa paylarını arttırmaya ve gıda tekellerini büyütmeye devam ediyorlar. Gelişmeleri Türkiye’nin de dikkatle izlemesi gerekiyor. Küresel Gıda Sürdürülebilirliği Endeksi’nde bu yıl 58’inciliğe gerileyen Türkiye’nin ithalat bağımlılığından kurtulması ve tarımsal üretime ağırlık vermesi önceliği bulunuyor.

Mehmet Ali Doğan

Dünya nüfusunun 2050’lerde 9 milyarlara ulaşacağı tahmini yapılıyor. Uluslararası kuruluşların, devletler ve büyük şirketlerin gelecek stratejilerini bu kurgu üzerinden şekillendirleri, tartışılan konulardan anlaşılıyor. Ekonominin temel tezlerinden biri aşırı nüfus artışının beraberinde kaynak sıkıntısı oluşturmasıdır. Bu nedenle jeopolitik temel kaynaklar enerji, toprak, su ve gıda güvenliği üzerinden yürüyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), halihazırda dünyada üretilen gıda üretiminin bugünkü nüfusa da yarın 9 milyarlara çıkacak nüfusa da yeterli olacağını açıklıyor. Ancak buna rağmen bazı dürtüler, ülkeleri ve kimi kuruluşları gıda üretiminin yetmeyeceği tezi üzerinden hareket etmeye zorluyor. Ve ağırlıklı olarak doğal yöntemlerle üretimi içeren ekolojik tarımın insanlığın açlık sorununa çözüm getiremeyeceğinden hareketle, genellikle çözüm olarak da kimyasal tarım ilaçları, kimyasal gübreler, yoğun su kullanımı ve makine ile yapılan tarım sisteminden oluşan endüstriyel tarım öneriliyor. Şu var ki, mevcut gidişat dünyanın sürdürülebilirliğini tehdit ediyor. Dünya ticaretinin serbestleşmesini getiren küreselleşmenin, son ticari savaşlar sonucunda hazır küreselleşmeden evrildiği noktada, ülkelerin yeni denge içerisinde geleceklerine odaklanması gerekiyor. İçeride pahalı gıda, dışarıdan tedarik edilemeyecek hububat gibi kaygılar bunu biraz da zorunlu kılıyor.

GIDA TEDARİKİ JEOPOLİTİK BİR KARAR

Ekonomistlerin öngörüleri ve dünya düzenini şekillendirmeye çalışan siyasilerin gün gün değişen stratejileri, dünya ekonomisinin ticaret savaşları nedeniyle olası resesyona girme ihtimali üzerinden şekilleniyor. Uluslararası kuruluşlar 2019 yılı için yapmış oldukları ekonomik büyüme tahminleri genellikle aşağı yönlü revize ediyorlar. Ticaret savaşlarının elbette ki bunda büyük payı var. Yavaşlayacak küresel ekonomi, eğer yeni politik tamponlar geliştirilirse 10 yıl önce yaşanan kriz kadar büyük hasar vermeyebilir. Finansal önlemler, yeni kaynaklar, teknolojik gelişmelerle yıkıcılığı bir şekilde hafifletilebilir. Nitelikli insan sermayesi artırılabilir, uluslararası para – maliye ve ticaret politikaları koordinasyonunun tesisi yani ticaret savaşlarının soran erdirilmesi, küresel sorunların aşılması için başlıca çıkış yolu olarak görülebilir. Ancak açlık çok daha büyük sorunlara neden olur. Bu nedenle tarım politikaları ve gıda tedariki, son günlerin jeopolitik sorunu olarak öne çıkmaya başladı.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Mart 2019 sayısında…

 

Dikkat çekenler...