Yakınlaşma sürecinin 20. yılında Yunanistan Türkiye ilişkileri

Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’ın Şubat ayının başlarında Ankara’ya yaptığı ziyaret pek çok sebepten ötürü dikkat çekiciydi. Henüz herhangi bir kayda değer gelişme yaşanmamış olmakla beraber, ziyarete dair en iyi beklenti ikili ilişkilerdeki mevcut durumun tanımlanması idi. Yine de, ziyaret, hem Yunanistan ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerdeki sorunları yansıtması, hem de içeriğinin yalnızca iki tarafı ilgilendirmeyen bir dizi faktörü de kapsaması bakımından önemliydi.

İki ülke arasında 20 yıldır devam eden yakınlaşma süreci, dönemin Yunanistan Dış İşleri Bakanı Yorgo Papandreu ve Türkiye Dış İşleri Bakanı İsmail Cem’in Eylül 1999’da New York’taki yıllık BM Genel Kurulu toplantısında ekonomik ve siyasi bağların ve halklar arasındaki temasının güçlendirilmesi ve Türkiye’nin AB üyelik sürecine bağlılık konularını gündeme getirmesinden sonra artan husumet ve gerginlikle birlikte başladı. Ancak Aralık 1999’da, Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de düzenlenen Avrupa Konseyi toplantısında, Yunanistan eski duruşundan vazgeçerek Türkiye’nin AB üyeliğine yeşil ışık yaktı. Aslında, Avrupa perspektifi, zaman içinde Türkiye’nin üyelik sürecini müzakere ederken iki ülkenin normatif çerçevelerinin yakınlaşabileceğini ve dolayısıyla ikili gerginliğin azalmasına ve anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözülmesine katkı sağlayabileceğini gösterdiği için yakınlaşma sürecinin temel katalizörüydü.

2009’da, süreci güçlendirmek için yeni bir mekanizma oluşturuldu. Bu mekanizma turizm, sağlık, girişimcilik ve spor gibi alanlarda birçok anlaşmanın imzalanmasını beraberinde getiren Üst Düzey Siyasi Konsey’dir. Ayrıca, kara suları, hava sahası ve Ege’de belli adacıkların egemenliği konusunda farklı bakış açılarından ve her iki ülkede de belli dönemlerde derin devlete bağlı “vatanseverlerin” devletin onaylamadığı eylemlerinden kaynaklanabilecek bir kriz riskini en aza indirmek amacıyla diplomatik ve askeri alanlarda da bir dizi güven artırıcı tedbirler alındı. Türkiye’nin AB üyelik sürecinin devam etmesi için bu girişim desteklendi.

2019’a geldiğimizde, Türkiye’nin AB üyelik süreci fiili olarak donmuş olsa bile, yakınlaşma sürecini canlı tutma ihtiyacı daha da belirgin hale gelmiştir. Doğu Akdeniz’deki dinamik hidrokarbon ortamına bağlı olarak artan gerginliklerin Kıbrıs’ta uzun süredir uzlaşmacı bir güç paylaşım anlaşmasına varılamamasıyla daha da karmaşık hale gelmesi, Türkiye’nin ideolojik dayanaklarını Batı içinde on yıllardır devam eden kurumsal duruşundan uzaklaştırarak kendisi için yeni bir büyük bağımsız bölgesel rol tanımlamaya çalışması ve Yunanistan’ın on yıldır süren mali krizine ve Ege’de mevcut geçici çözümün sürdürülebilirliği konusunda endişelerin artmasına bağlı olarak kendi içine dönmesi, sürecin yeniden başlatılması gerekliliğini daha da kuvvetlendirdi.

Devamı Derin Ekonomi Mart 2019 sayısında …

 

Dikkat çekenler...