GEÇTIĞIMIZ MAYIS AYINDA DÜNYA GÜNDEMİNE TAŞINAN HÜRMÜZ EKSENLİ IRAN-ABD GERILIMI, IKI ÜLKE İLE SINIRLI BİR MÜCADELE MI, YOKSA DAHA BÜYÜK BIR BULMACANIN PARÇALARINDAN BIRI MI? SON ÜÇ AYDA BÖLGEDE YAŞANANLAR, GERILIMIN SADECE IRAN ILE ILGILI OLMADIĞINI, IRAN’IN PARAVAN OLARAK KULLANILDIĞI BİR MATRUŞKA STRATEJISININ PARÇASI OLDUĞUNU GÖZLER ÖNÜNE SERIYOR. ABD, IRAN ILE GERILIMI SAVAŞ NOKTASINA TAŞIMAYACAK BIR DÜZEYDE TUTARAK, KÜRESEL RAKIBI ÇIN’I KUŞATMAYA VE KONTROL ETMEYE YÖNELİK İÇ İÇE GEÇMİŞ ADIMLAR ATIYOR. DİĞER TARAFTA ISRAIL, BELKI KURULUŞUNDAN BUGÜNE KENDİ ÇIKARLARINI GELIŞTIRMEYE EN ELVERIŞLI BIR BÖLGESEL DÜZENLE KARŞI KARŞIYA. IRAN TEHDIDI ALGISI VE ARAP BAHARI DALGASIYLA SARSILMIŞ KÖRFEZ STATÜKOSUNU KULLANARAK, DOĞU AKDENİZ KIYILARINDAN HÜRMÜZ’E KENDİ VARLIĞINI, FILISTIN’I YOK ETME PAHASINA GELIŞTIRME PEŞİNDE.
SERNUR YASSIKAYA
12 Mayıs 2019 günü Birleşik Arap Emirlikleri’nin Füceyra Limanının hemen açıklarında ikisi Suudi Arabistan’a, biri Norveç’e ve biri de Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait dört petrol tankerinde patlama yaşandı. Patlamaları dört tanker de hafif hasarla atlatırken, ABD ve Körfez’deki müttefikleri için olağan şüpheli İran’dı. İran, patlamalardan günler önce eğer küresel piyasalara petrol arz imkanı kısıtlanırsa, bölgedeki hiçbir ülkenin petrol satamayacağını, yani Hürmüz Boğazını sabote edebileceğini dolaylı yoldan ilan etmişti. Tankerlerde yaşanan patlama İran’ı hedef tahtasına oturtmaya yetmişti. ABD ve müttefiklerinin suçlamalarına Tahran’ın cevabı ise ‘sabotaj diplomasisi’ ve ‘ekonomik terörü gizleme çabası’ oldu. Haziran ayında, Japonya Başbakanı Abe Şinzo Tahran’da iken, Hürmüz Boğazı açıklarında bir Japonya tankeri ve bir Norveç tankerinin hedef alınması bölgedeki gerilimi bir üst seviyeye taşıdı. İran bir kez daha hedef tahtasındaydı. Bu gelişmeden yalnızca bir hafta sonra ise İran Devrim Muhafızları Ordusu, ABD ordusuna ait Global Hawk tipi bir istihbarat İHA’sının Hürmüz Boğazı üzerinde İran hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürüldüğünü ilan etti. Bir ay içinde üst üste gelen üç olay tüm dünyanın dikkatinin bölgede toplanmasına sebep oldu.
ABD’nin bu gerilime cevabı ise bölgeye kara, deniz ve hava unsurlarından oluşan caydırıcı bir güç yerleştirmek oldu. Peki ABD’nin ve bölgedeki tek gerçek müttefiki İsrail’in amacı sahiden İran ile savaşmak mı, yoksa İran bahanesiyle küresel/bölgesel satranç tahtasında hamle üstünlüğünü ele geçirmek mi?
BÖLÜM 1: ABD MATRUŞKASI
ABD’de Donald Trump yönetiminin geçen sene, Ağustos ve Kasım aylarında, İran ekonomisinin can damarı enerji sektörünü hedef alan yaptırımları, ‘maksimum baskı stratejisi’ adı altında yürürlüğe sokmasıyla Basra Körfezi, Hürmüz Boğazı ve Umman Körfezi hattı küresel gündemin ana başlıklarından biri oldu. Bölgede meydana gelen herhangi bir hareketlilik başta enerji fiyatları olmak üzere, küresel jeoekonomik dalgalanmalara, hatta sıcak savaş korkusuna neden oluyor. Küresel enerji arzının yüzde 20’sinin geçtiği bir su yolu söz konusuysa elbette burada küresel güç mücadelesinin varlığını yadsımak mümkün olmayacaktır. İran, Irak, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, çıkardıkları petrol ve doğalgazı dünya piyasalarına ulaştırmak için Hürmüz Boğazı ve bağlantılı su yollarına bağımlılar. Bu enerji kaynaklarının başlıca müşterileri Çin ve Hindistan gibi Asya’nın dev ekonomik ve siyasi güçleri olduğu gibi Japonya, Güney Kore gibi ABD’nin Doğu Asya’daki önemli müttefikleri aynı zamanda. ABD içinse başta İsrail’in güvenliği olmak üzere, jeostratejik ve jeoekonomik etkinliğini muhafaza etmek adına küresel dengenin kilit taşını konumunda. Bu çerçevede ABD, bölgedeki hakimiyetini koruma ve tahkim etmek peşindeyken, Çin gibi yükselen güçler bölgede kendilerine yer edinme çabasında. Statükoyu korumak isteyen ABD ile terazide ağırlığı her geçen gün hissedilen Çin’in mücadelesinin belirleyici olacak sahalardan biri de bu nedenle Hürmüz.
Devamı Z Raporu Dergisi Eylül 2019 sayısında…