İngiltere’yi AB’den çıkarmaya kararlı olan Boris Johnson’un zaferi, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan düzenin sonu anlamına geliyor. Brexit, Fransa’da ve Almanya’da mali bir krizin fitilini ateşleyecek, bu da aşırı sağ Almanya için Alternatif (AfD) partisinin daha da yükselmesiyle siyasi bir depremi tetikleyecek ve eski siyasi güç dengelerini ortadan kaldıracaktır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın siyasi çerçevesini demokratik sosyalizm ve Hıristiyan popülizmi olmak üzere iki unsur şekillendirdi. Daha sonra, küreselleşme AB’yi zayıflatarak, pek çok yeni zorlukla başa çıkabilmesi için yeni tehlikelere karşı savunmasız bıraktı. 2015 yılında büyük yasadışı göçmen akışı eski Avrupa için geri sayımı başlatırken, sovranizm ve popülizm tehlike çanlarını çalan diğer unsurlar oldu. Öte yandan, Alman bankaları şu anda aşırı türevlere maruz kalırken, yalnızca Deutsch Bank’ın 288 milyar avroluk istenmeyen varlığı bulunuyor.
2018’den önce, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’nin AB bankalarını kötü kredileri tanımaya yönlendirmesiyle, sistem temel olarak sorunları örtbas etmeye teşvik edildi. Londra önemli bir finans merkezi olduğundan, Brexit Almanya’yı buradaki varlıklarını çekmeye zorlayacaktır. Tam anlamıyla kâbus olan bu durumun üye ülkelerde domino etkisi yaratması muhtemeldir.
İtalyan muhalefetinin “Alman Bankalarını Kurtarma Mekanizması” olarak adlandırdığı Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM) İtalyan parlamentosu içinde tartışmalara yol açtı. 2019’un sonunda Avrupa’da bir fırtına yaklaşırken, kıtanın güney kanadındaki durum da iyiye gitmiyor. Öte yandan, Libya sorunu Güney Akdeniz bölgesini yeniden şekillendiriyor. Yasadışı göç, petrol, gaz ve cihatçılar için sığınak ve bir sıçrama tahtası olan Libya’da 2011’de Muammer Kaddafi’nin ölümünden sonra sular durulmadı. Libya’da yer alan pek çok aktör arasında, gelecek ve bugün arasında ortak bir zemin bulmak zorunda olan iki ülke var: Türkiye ve İtalya Libya’da ortak çıkarlar elde etmek zorunda.
Devamı Z Raporu Ocak 2020 sayısında …