Türkiye’yi anlamak

Bu ayki yazımda Yunanistan’ın perspektifinden Türkiye’yi anlamaya çalışacağım. 2020 yazı yakın tarihteki hiçbir yaza benzemiyor. Zira, genellikle, gittikçe artan turist akınının Ege denizine kıyısı olan her iki ülkenin ekonomisi açısından da önemli olması sebebiyle gerginliğin artmaması için Yunanistan ve Türkiye arasında uzun yaz ayları boyunca bir tür gayri resmi moratoryum uygulanırdı. Koronavirüs salgınının her şeyi altüst ettiği ve turist gelirlerinin göz ardı edilebilir olduğu bu yaz mevsiminde ise, gittikçe daha karmaşık ve istikrarsız hale gelen Avrupa güvenlik mimarisinde işler gambot diplomasisine ve bir kaldıraç arayışına döndü.

Ancak, AB üyelik süreci 2003’ten beri resmi olarak devam eden Türkiye ve yine 1952’den beri NATO üyesi olan her iki ülke arasındaki ilişkilerin genel gidişatı göz önüne alındığında, bunun yeni bir durum olmadığı görülüyor. Bu hem Türkiye’nin hala ait olduğu ancak ait olup olmadığından şüphe duyduğu Batı ile ilişkilerindeki gerçeküstü pragmatizmi; hem de Yunanistan ve Türkiye’nin, ortakları ve müttefiklerinin muğlak konumları göz önüne alındığında, birbirleriyle ilişkilerindeki etkileşimsel refleksleri yansıtıyor. Şayet NATO ya da AB olmasaydı, iki ülke arasındaki ilişkilerin Türkiye’nin Irak, Suriye ve hatta İran ve Ermenistan gibi diğer bazı komşularıyla ilişkilere benzeyeceğine dair bir tezi tartışıyor olabilirdik.

Devamı Z Raporu Eylül 2020 sayısında…

Dikkat çekenler...