Son başkanlık seçimleriyle birlikte, ABD tarihî bir seçim sürecine ve belki de ülkeyi sonsuza dek değiştirebilecek sosyal bir trajediye sahne oldu. POLITICO/Morning Consult’ın yaptığı bir anket Cumhuriyetçilerin yüzde 70’inin seçim sistemine güvenmediğini gösteriyor. Bu, özellikle seçimlerin bütünlüğü ve seçimlerde hile ihtimali konusunda kaygıları olan yüzde 35’lik kesimin sonuçlara güvenmediği anlamına geliyor. Öyle ki, ABD’li ünlü tarihçi Victor Davis Hanson, Donald Trump’ın Beyaz Saray’dan gitmesini isteyen çoğunluğun mahcubiyetini “ama bu şekilde olmamalıydı” sözleriyle ifade ediyor. Bu, darbeyi andıran ve Cumhuriyetçi seçmene bir “üçüncü dünya ülkesinde” yaşıyormuş gibi hissettiren bir seçim sahtekarlığıdır.
2000 yılı başkanlık seçimlerinde de Florida eyaletinde benzer bir durumu yaşayan ABD halkı “bir daha asla” demiş olsa da, Hanson şimdi Pennsylvania, Michigan ve Wisconsin eyaletlerinde aynı senaryonun tekrar ettiğini söylüyor. Zira ana akım medyanın tutumunun ve anket şirketlerinin propagandasının tek amacı Amerikalı seçmeni Biden’ın zaferine alıştırmaktı. Bu makaleyi yazdığım sırada, hikâyenin sonu bilinmiyor olsa da, en azından demokrasinin tehlikede olduğu malumdu. Dolayısıyla, Trump bu büyük oyuna direnip onu tersine çeviremezse yeni bir faşizm dalgası kaçınılmaz olacaktır.
Seçim süreci boyunca, araştırma şirketleri defalarca eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Trump karşısında ezici bir zafer kazanacağını söyledi. Dahası, ABC News ve Washington Post tarafından yapılan bir anket, seçimden bir hafta önce Wisconsin’de Biden’ın Trump’ın 17 puan önünde olduğunu ortaya koyarken, yine seçimlerden üç hafta önce RealClearpoliticsin anketi ülke çapında Biden’ın 10 puan ilerde olduğunu gösterdi. Kısacası, seçim günü Biden’ın kazanması hiç de sürpriz değildi. 2020 seçim süreci büyük bir sahtekarlığa, ya da daha doğrusu medyanın, yüksek teknolojili cihazların, algoritmaların ve el altından imzalanan anlaşmaların başını çektiği büyük bir Truman Show’una benziyor. Bu, birçok Amerikalının demokratik sistemlerine olan güvenini zedelediği gibi, ABD’nin küresel liderliğine duyulan güveni de baltalıyor. Peki ABD seçim tarihinde bunun bir örneği var mı?
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, 2000 başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi aday George W. Bush’un karşısında yarışan Demokrat Al Gore 36 gün boyunca başkan seçildiğine inandı. Ancak, o zamanlar Florida’daki sorun oy sayma süreciyle ilgiliyken, bugünkü sorun Cumhuriyetçilerin güçlü olduğu seçim bölgelerinde bile oyları Trump’tan Biden’a kaydıran yazılım algoritmasından, üzerinde sadece Biden’ın isminin yazılı olduğu oy pusulalarına ve damgasız oy pusulalarına kadar
pek çok örneği olan çok büyük bir sahtekarlıktır.
Devamı Z Raporu Aralık 2020 sayısında …