GEÇTİĞİMİZ YILIN DÖRDÜNCÜ ÇEYREĞİ İTİBARİYLE TOPLAM KÜRESEL BORÇ, TARİHİ REKOR SEVİYESİ OLAN 277 TRİLYON DOLARA YÜKSELEREK, KÜRESEL GSMH’NİN YÜZDE 365’İNE ULAŞTI. BİRBİRİNE GÖRÜNMEZ HALKALARLA BAĞLI BİR ZİNCİRİ ANDIRAN KÜRESEL EKONOMİK SİSTEMİN HERHANGİ BİR PARÇASINDA ORTAYA ÇIKABİLECEK YAPISAL RİSKLER, TÜM SİSTEMİ TEHDİT EDEN CİDDİ SONUÇLAR DOĞURABİLİR. KÜRESEL BORÇ SEVİYESİNİN 2007-2009 FİNANSAL KRİZİNİN ETKİLERİNİN AZALDIĞI DÜŞÜNÜLEN 2012 YILINDAN GÜNÜMÜZE KADAR 52 TRİLYON DOLAR İLE YAKLAŞIK YÜZDE 23 ARTIŞ GÖSTERMESİ, MEVCUT BORÇLARIN ÖDENEBİLİRLİĞİNE İLİŞKİN ENDİŞELERİN ARTMASINA YOL AÇIYOR. SON OLARAK PANDEMİ SONRASINDA MECBUREN ATILAN EKONOMİK VE FİNANSAL ADIMLARIN YARATTIĞI BÜYÜK YÜK, KÖTÜMSER İHTİMALLERİ GÜÇLENDİRİYOR.
SONER OKUŞLUK
Dünya Bankası Başkanı Malpass, Kovid salgınından önce rekor seviyelerde olan, hem iç hem de dış borç yüklerinin gelişmekte olan ekonomilerdeki yıkıcı daralma nedeniyle çok daha ağır hale geldiğini ifade etmişti. Malpass, Dünya Bankası’nın “dördüncü borç dalgası” olarak adlandırdığı durumun üstesinden gelmek için kapsamlı bir dizi politika müdahalesine ihtiyaç olduğunu dile getiriyor. Yakın geçmişteki benzer borç dalgaları, 1980’lerdeki Latin Amerika borç krizi ve 1990’lardaki Asya mali krizi ve 2007-2009 yıllarındaki Avrupa borç krizleriyle sonuçlanmıştı.
Salgının başlangıcından bu yana, hükümetler, geniş tabanlı kapanmalar ve sosyal mesafe önlemleriyle ilişkili ekonomik faaliyetteki keskin düşüşleri telafi etmek için genişletici para ve maliye politikalarına ağırlık verdiler. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi çok işlevli uluslararası finansal kurumlar tarafından verilen kredilerdeki artış, gelişmekte olan ekonomilerin acil sağlık durumlarına yönelik müdahaleleri finanse etmeye yardımcı olmasına rağmen, daha zengin ülkeler krize cevap verme becerilerinde belirgin bir avantaja sahip oldu.
IMF’nin 2020 Aralık ayında yayınlanan politika notlarında da dikkat çekildiği üzere, 2007-2009 krizinden farklı olarak, dünyanın birçok ekonomisinde bankalar makroekonomik teşvikleri çeşitli geçici kredi operasyonlarıyla desteklediler. Bu önlemler, istihdam kaybı ve gelirde düşüş yaşayan hane halklarının yanı sıra, kitlesel kapanma ve normal faaliyetteki genel aksaklıklardan kaynaklı etkileri azaltmaya çalışan işletmeler için bir miktar nefes alma fırsatı sağladı. Ancak önümüzdeki dönemde pandeminin yarattığı etkiler hızlı şekilde ortadan kalksa dahi hem özel sektör finansal kuruluşlarını hem de hükümetleri bekleyen yüksek borç stoklarının mevcut kaynaklarla ne oranda karşılanabileceği belirsizliğini koruyor.
SORUNLU KREDİLER TIRMANIŞTA
Dünyanın dört bir yanındaki finans kurumlarının, önümüzdeki süreçte sorunlu kredilerde belirgin bir artışla karşılaşmaya devam edeceğine ilişkin görüşler ağırlık kazanıyor. Salgının ekonomik olarak ilk etapta zayıflattığı kitleler arasında, düşük gelirli hane halkları ve kendilerini iflasa karşı koruyabilecek daha az varlığa ve yedek akçeye sahip küçük firmaların yer aldığı görülmektedir. Birçok gelişmekte olan ülkede KOBİ işletmelerinin ekonomi içindeki payının ortalama yüzde 80’ler seviyesinde olduğu ve bu işletmelerin yüksek borçluluk oranları dikkate alındığında, ekonomilerin karşılaşabileceği muhtemel bir borç krizinin küresel ölçekte ne derece ciddi etkiler doğurabileceği daha iyi anlaşılabilir.
Devamı Z Raporu Dergisi Şubat 2021 sayısında…