“Onlarca yıl geçer de hiçbir şey olmaz, öyle bir hafta olur ki onlarca yıl içine sığar” demiş Lenin… Bunu şimdi Güney Kafkasya’da görüyoruz. Otuz yıllık durağanlığın ve değişimsizliğin ardından, Ermenistan askeri güçlerinin Karabağ’da silah bırakmasından yedi ay sonra bile gelişen olaylar senaryolara dayalı tahminleri gölgede bırakmaya devam ediyor.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın kısa süre önce yapılan erken seçimlerde yeniden seçilmesi ve Azerbaycan ile Türkiye arasında Şuşa Deklarasyonu’nun imzalanması son iki önemli gelişme olarak karşımıza çıkıyor.
Ermenistan seçimleriyle başlayacak olursak, Paşinyan’ın şahsi zaferinden daha da önemlisi, lideri olduğu Sivil Sözleşme partisinin meclisteki sandalyelerin üçte ikisinden fazlasını kazanmış olmasıdır. Bu durum, Paşinyan’a siyasi programını önemli bir engelle karşılaşmadan sürdürebileceğini garanti ediyor.
Peki Paşinyan’ın programı ne? Siyasi kariyerine baktığımızda buna dair herhangi bir fikir yürütmemizi sağlayacak sabit bir programı ya da ilkesi olup olmadığı belli değil. Muhalefetteyken Ermenistan’ın Rusya’ya bağımlılığına karşı çıktığı herkesçe malum.
Başbakan olduğu dönemde Birinci Karabağ Savaşı’na doğrudan katılan ve Karabağlı bir siyasetçi olan eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan da dahil olmak üzere, diğer bütün önemli Ermeni siyasetçilerden daha şovenist ve irredantistti. Şimdi ise, İkinci Karabağ Savaşı’nı kaybetmiş olmasına rağmen birçok dış gözlemcinin beklentisine karşın Ermenistan’da siyasi olarak ayakta kalmayı başarmış olan Paşinyan, kendi deyimiyle “kadife devrimini” bir “demir devrime” dönüştürmeyi hedefliyor.
Peki bu ne anlama geliyor? Ermeni devletinin siyasi organlarına yeniden kendi adamlarını yerleştireceği kesin olduğu için şu anda bu soruya verilebilecek net bir cevap yok.
Devamı Z Raporu Temmuz 2021 sayısında…