İbrahim Anlaşması olarak bilinen BAE-İsrail Barış Anlaşması Ortadoğu ve Körfez bölgesindeki güç dengelerini değiştirerek İsrail’in bölgedeki rolünü güçlendirdi mi? Ya da Irak’ın geleceği üzerinde herhangi bir etki yapabilecek mi? Son zamanlarda tırmanan İsrail- Filistin çatışması, anlaşma çerçevesinin zayıfladığına işaret ederken, İsrail’de Likud Partisi ve Binyamin Netanyahu’nun siyaseten güç kaybetmesi, karşı tarafta Hamas’ın da zayıflamasına neden olabilir. Belki de anlaşma çerçevesinin İsrail- Filistin sahnesinde daha ılımlı oyunculara ihtiyacı vardır. Ancak burada öncelikli olarak İsrail-BAE normalleşme anlaşması olarak da bilinen anlaşmanın her zamanki gibi ABD’nin temel çıkarlarını önceleyen köhne bir zihniyetle doğup doğmadığı sorusunun cevaplanması gerekir.
Zira ABD’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika (ODKA) bölgesindeki çıkarları, herhangi bir yerel veya uluslararası oyuncunun diğerlerinin üzerindeki yükselişini durdurmasını gerektiriyor. ODKA’da zayıf bir istikrardan yana olan Washington, bölgedeki statükoyu değiştirebilecek herhangi bir askeri hareketliliği engellemek için İsrail’in elini güçlendiriyor. Orta Doğu’ya yönelik her türlü siyasetin özünde karmaşa olduğu için, kimi zaman Washington’a göre mantıklı olan bir şeyin sahada herhangi bir karşılığı olmuyor.
13 Ağustos 2020’de İsrail, BAE ve ABD arasında ortak bir bildiri olarak imzalanan İbrahim Anlaşması terimi daha sonra Bahreyn, Sudan ve Fas ile yapılan diğer anlaşmalara da atıfta bulunmak için de kullanılmaya başlandı. Öte yandan Washington, Ankara’nın Libya’daki hamlelerini pragmatik bir yaklaşımla izliyor. Her ne kadar Türkiye’nin bir tür istikrar veya barış getirdiği yerlerde sorun olmasa ve Osmanlı imparatorluğu geçmişte Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da uzun süren iyi bir yönetim tecrübesine sahip olsa da, Türkiye bölgedeki dış politikasını çok fazla geliştirecek ve genişletecek olursa, ABD doğrudan kendisi müdahale etmeye veya bu konuda İngiltere’yi yetkilendirmeye hazır.
Devamı Z Raporu Temmuz 2021 sayısında…