ÜLKELER MARKALARIYLA VAR

Ülkeler markalarıyla vardır! Neden böyle diyoruz çünkü her ne kadar Galaxy Note 7, batarya sorunu nedeniyle marka olarak Samsung’a yaklaşık 17 milyar dolarlık bir zarar bırakmış olsa da bu işten zarar ve itibar kaybına uğrayanların bir diğeri de üretici ülke olarak Güney Kore devleti oldu. Güney Kore Merkez Bankası telefon üretimini durduran Samsung‘un ülke ekonomisi için endişeye yol açtığına dikkat çekti. Peki, Samsung’taki olası negatif gelişmeler Güney Kore ekonomisini nasıl etkiler? Konuyla ilgili belirtiler krizin hemen ardından geldi. Krizin ilk günlerinde toplanan Güney Kore Merkez Bankası faiz oranlarını %1.25’te tuttu ve “büyüme yolundaki belirsizliklerin yüksek olduğu”nu açıkladı. Banka bu seneki büyüme tahmini değiştirmeyerek yüzde 2.7’de bıraktı ancak sonraki sene için tahminlerini yüzde 2.9’dan yüzde 2.8’e indirdi. Bank of Korea yöneticisi Lee Ju-Yeol ise, elektronik devinin amiral gemisi olan bir ürünün üretimini durdurmasının etkilerinin hissedilmesi için zamana ihtiyaç olduğunu ama sonucun muhtemelen negatif olacağını belirtti.

İlter Utku

shutterstock_358597277

Şimdi herkes şunu merak ediyor: Düne kadar sektörlerinin liderleri olan markaların başarısızlıkları neden ülkelerin büyüme rakamlarını bu kadar yakından etkiliyor? Çünkü Kore denince akla Samsung, LG, Kia ve Hyundai gibi şirketler gelir. Bu şirketler, G. Kore’nin sıçrama yapmasını sağlayan firmalar. Samsung, Hyundai ve Kia, G.Kore’de çok büyük pazar paylarına sahip. 2012 yılındaki bir veriye göre, Samsung, Hyundai ve Kia”nın elde ettikleri net gelir, Güney Kore”deki tüm şirketlerin elde ettikleri net gelirin yüzde 30”una denk geliyor. Kore Merkez Bankası’ndan alınan bilgiye göre, bu 3 firmanın geçen yıl elde ettikleri net gelir yaklaşık 24 milyar dolar. Vergiler Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre ülkedeki yaklaşık 465 bin firmanın 2011 yılı kazandıkları net karın toplamı ise yaklaşık 86 milyar dolar. Güney Kore’nin en büyük 3 firmasının elde ettiği gelirin, diğer tüm şirketlerin elde ettikleri net gelire oranı 2009 yılında dahi yüzde 14’e denk geliyor. Bu oran 2010 yılında yüzde 16 iken, 2011 yılında ise yüzde 19’a tekabül ediyordu.

GÜNEY KORE’NİN AMİRAL GEMİSİ SAMSUNG
Konunun daha iyi anlaşılması için öncelikle Samsung’un ve Güney Kore, paralel tarihsel gelişimine tanıklık edelim. Aslında Samsung gibi şirketlerin başarılarının sırrı, bu şirketlere işin felsefesine inanan CEO’lara teslim edilmesinde yatıyor. Özetle söylemek gerekirse -çok klişe olacak ama- yüksek teknolojiye yönelerek Ar-Ge’ye yatırım yapan şirketler, sadece teknoloji öğrenmediler, teknolojiyi de geliştirdiler. Eğitimde reformları hayata geçirdiler ve üniversiteleri sanayi ile entegre ettiler.
Bütün bunların çok ciddi sıçramayı beraberinde getirdi. Çünkü, 1953’te savaştan çıktığında açlıkla, yoksullukla boğuşan Güney Kore, bugün dünyanın 11. büyük ekonomisi ünvanına sahip. Gayri Safi Milli Hasılası 1.8 trilyon doları aşmış durumda ve kişi başına milli gelir de 36 bin doların üzerinde. Kore mucizesinin temelleri 1960’ta şu anki devlet başkanı Park Geyun-Hye’nın babası olan Park Jung-Hee tarafından atıldı. Ülke 1962’den itibaren her yıl ortalama yüzde 10 büyüdü ve bu durum 1994’e kadar devam etti. 1962-1994 arasında, ülkenin ihracatı da yılda yüzde 20 büyüdü.
Aslında, Kore Türkiye gibi doğal kaynaklardan yoksundu, her şeye sıfırdan başlamak zorunda kaldılar. Madenleri Kuzey’de kalan Güney Kore, cevher ithal edip çelik ürünleri ihraç etmeye başladı. Petrol üretemeyen Güney Kore, ithal petrolü rafine edip petrol ürünleri ihraç eden bir ülkeye dönüştü. Büyük alt yapı yatırımlarına, demir yollarına, çelik sanayiine yatırım yaptılar. Gemi sektöründe Çin’le yarışıp liderliği ele geçirdi. Otobanlar inşa ettiler, inşaat sektörü ülke ekonomisinin dinamosu oldu. 1990’a gelindiğinde kişi başına gelir 10 bin dolar seviyesine ulaştı.

SAMSUNG İNOVATİF DÖNÜŞÜMLE KAZANDI
“Kore” denilince akla ilk gelen şirketler arasında Samsung’un apayrı bir yeri vardır. İşte size Samsung’un başarı hikayesinden önemli bir kilometre taşını aktarmak çok anlamlı olacaktır. 1997’ye kadar sıradan bir şirket olan Samsung’da artık karar aşamasına gelinmişti. Samsung’un kelime anlamı “ucuz” ve aynı zamanda “makul fiyatlı”, “güvenilir”, “ispatlanmış teknolojiler” anlamına da geliyordu. 1997’de Samsung’un elinde genellikle tüketicilerin ucuz olarak nitelendirdiği TV’ler, mikro dalga fırınlar ve video oynatıcılarından ibaret bir marka vardı. Ürünler, diğer şirketlerin yaptıklarına çok benziyordu. Şirketin CEO’su Jong-Yong Yun, şirketin zayıflığından ve marka erozyonundan kaynaklanan riskin farkına varmıştı. “Eğer ucuz ürünler üretmeye ve satmaya devam edersek bundan kurumsal imajımız zarar görecek” diyordu. Yun, yeni ürünlerin gerçek değerlerini birkaç ay içinde bulabildiği tüketici elektroniği dünyasında inovasyonun ve pazara ulaşma hızının birer marka bileşeni olduğunu fark etmişti.

Devamı Derin Ekonomi Dergisi Kasım 2016 sayısında…

Dikkat çekenler...