Merkez Bankası, enflasyonun düşmeye başlamasıyla beraber, 2019 yılı içinde, muhtemelen 2019’un 2. çeyreğinden sonra, faizleri düşürmeye başlayabilir. Para birimindeki dengelenme süreci de, bu çerçevede önemli bir parametre olarak belirleyici olacaktır.
Enver Erkan
Türkiye, 2017 yılında en hızlı büyüyen gelişmekte olan ülke ekonomilerinden biriydi. Bu büyümenin ana sürükleyicileri ise, devlet harcamaları ile kredi büyümesi olmuştu. Türkiye ekonomisi 3. çeyrekte yüzde 1,6oranında yıllık bazda büyüme gösterdi ve 2. çeyrekteki yüzde 5,3’lük (yüzde 5,2’den revize) büyüme oranından sonraki takip eden dönemde üçte bir oranında yavaşladı. 2018 3. çeyrek döneminde yaşanan finansal dalgalanma, kurların çok hızlı bir şekilde artmasına neden oldu ve TRY’nin satın alma gücünün azalması, bunun yanında artırılan faizlerin etkisi, iç talebin baskılanmasına neden oldu. İç talepteki küçülmeye ek olarak, faizlerdeki artışın kredi döngüsünü yavaşlatması sebebiyle kur ve faiz hassasiyeti yaşayan sektörlerde önemli ölçüde olmak üzere genel olarak iç piyasada daralma meydana geldi. İthal maliyetlerinin artması ise dış satımda ciddi bir hacim daralmasına neden oldu.
CARİ DENGE ARTIDA
İthalattaki daralma ve zayıf TRY etkisiyle ihracatta artış bu dönemde cari dengeyi aylık bazda artıya geçirdi. Bu durum aslında yavaşlamanın da ana göstergelerinden biriydi. Sanayi üretimi, 2018 3. çeyrek döneminde daha da yavaşladı ve PMI Nisan ayından beri daralma bölgesinde kalmaya devam ediyor. 2018’in son çeyreği ve, 2019’un ilk iki çeyreği ekonomide geçici bir durgunluğa işaret edebilir. 2019’un ikinci yarısından sonra ise baz etkisi lehimize işlemeye başlar ve tekrar büyümeye geçebiliriz.
Kasım ayında enflasyon yüzde 25,2’den yüzde 21,6’ya geriledi. Piyasanın büyük ölçüde gerileme beklediği Kasım enflasyonunun aylık bazda yüzde 1,44’lük düşüş sağlayarak genel beklentilerden daha olumlu gerçekleştiğini görmekteyiz. Enflasyonda böylece Mart ayından sonra ilk defa düşüş gerçekleşmiş oldu.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Ocak 2019 sayısında…