ANGELA MERKEL, 15 YILI AŞKIN ŞANSÖLYELİK GÖREVİ BOYUNCA, ÜLKESİNİN KADERİNİ BELİRLEYEN KRİTİK KARARLARA İMZA ATTI, ALMANYA’YA YENİ BİR YOL ÇİZDİ. ÖYLE Kİ, ALMAN KAMUOYU ONA ‘ULUSUN ANNESİ’ UNVANINI VERDİ. DÜNYA SİYASETİNDE ALMANYA’NIN AĞIRLIĞINI HİSSETTİRMESİ ONA ‘DÜNYANIN EN GÜÇLÜ KADINI’ İTİBARINI KAZANDIRDI. DONALD TRUMP’IN ABD BAŞKANLIĞINA SEÇİLMESİ SONRASINDA ‘ÖZGÜR DÜNYANIN LİDERİ’ OLARAK DA GÖSTERİLDİ. MERKEL’İN PARTİSİNİN LİDERLİĞİNE VE ŞANSÖLYELİĞE VEDA ETMESİ, HEM ALMAN HEM AVRUPA HEM DE DÜNYA SİYASETİ İÇİN ÇOK ŞEY İFADE EDİYOR.
DUYGU BULKAN
Almanya’nın iktidardaki Hıristiyan Demokrat Birliği, Eylül’deki federal seçimler öncesinde Angela Merkel’in yerine parti lideri olarak Armin Laschet’i seçti ve Merkel döneminin sona ermesinin yolunu açtı. Almanya’da 26 Eylül’deki genel seçimler öncesi Şansölye Angela Merkel aday olmayacağını çok önceden ilan etmişti. Bunun yanı sıra başka herhangi bir uluslararası kuruluşta görev almayacağını da söyledi. Böylece 2021 yılı Almanya’da 16 yıllık Merkel döneminin sonu olacak. Berlin Duvarı sonrası dönemin yarısından fazlasında Almanya’yı yönetmiş olan Merkel’den sonrası, Almanya için yeni ve zorlu bir dönemin de başlangıcı anlamına geliyor. Merkel’in vedasıyla Almanya’yı ekonomide, siyasette ve toplumsal konularda derin değişimler bekliyor. Merkel’den sonra Almanya’nın, Avrupa ve Türkiye politikası da köklü değişimlere uğrayacak.
SİYASİ BOŞLUK KORKUSU
Almanya, 2007’de mali, 2010’da euro, 2015’te mülteci krizi gibi derin ekonomik ve siyasi krizlerden Merkel yönetimi sayesinde kazançlı çıkmayı başardı. 2005’te Merkel iktidarına kadar ekonomisi çok cılız büyüyen, hatta ‘Avrupa’nın hasta adamı’ olarak nitelenen Almanya, bu tarihten itibaren sürekli bir büyüme sürecine girdi. OECD verilerine göre 15 yılda Almanya’nın kişi başına gayri safi milli geliri yüzde 16 arttı. Ekonomisi ortalama yüzde 1,6 büyüdü. 6 milyonu aşkın yeni iş yeri yarattı. İşsizlik yüzde 11’lerden yüzde 3,4’lere geriledi.
Düzenli bir ekonomik büyüme fırsatı yakalayan Merkel, Almanya’yı, ‘Avrupa’nın lokomotifi ve istikrar çapası’ yaptı. Euro Bölgesi’nde güç dengesini değiştirdi, siyasi ağırlığı Fransa’nın elinden aldı. Almanya, bugünkü konumunu müzakerelere çok iyi hazırlanan, soğukkanlı ve sakin hesaplar yapan Merkel’e borçlu olduğunun farkında ve şimdi de
Merkel’den sonra siyasi bir boşluğa düşülmesinden korkuyor.
Merkel ise siyasi hayatının en derin ve son krizi korona bunalımından başarıyla çıkarak görevini zirvede bırakmak, böylece başbakanlık koltuğunu yine bir Hıristiyan Demokrat lidere teslim etmek istiyor. Partisinin gelecek seçimleri kazanma şansı da Merkel’in korona krizindeki başarısına bağlı görülüyor. Şu ana kadar Almanya’da ve tüm dünyada olumlu bakılan liderim Covid-19 kriziyle başa çıkması nedeniyle popülerliği artış gördü.
BÖLÜNMÜŞ BİR ALMANYA VE AVRUPA
26 Eylül’de sandıktan nasıl bir başbakan çıkarsa çıksın, Almanya şimdiki Almanya olmayacağı söyleniyor. Merkel 16 yıl sonra görevi bırakırken, 2015’te mültecilere kapıları açmakla geride bölünmüş bir parti ve toplumla birlikte bölünmüş bir AB de bırakıyor. Merkel’in mülteci politikası Almanya ve Avrupa’da aşırı sağı güçlendirdi. Almanya’da en çok korkulan oldu. 2017 seçimlerinde yabancı ve İslam karşıtı AfD, sandıktan üçüncü güçlü parti çıktı. Yeni seçilecek başbakan toplumdaki bu bölünmüşlüğü tamir etmek için içeride ve dışarıda Merkel’den farklı bir politika izlemek zorunda. Bu yeni politika başta Türk toplumu olmak üzere, Almanya’da yaşayan göçmenler ve mülteciler açısından da büyük önem taşıyor. Yeni politikaya göçmenler hangi ölçüde katılacak ya da dışlanacak?
Devamı Z Raporu Dergisi Mart 2021 sayısında…