KÜRESEL EKONOMİNİN YENİ KABUSU: İRAN İSRAİL GERİLİMİ

İRAN İLE İSRAİL ARASINDA KONSOLOSLUK SALDIRISI SONRASINDA BAŞLAYAN GERİLİM, BÖLGEDE JEOPOLİTİK BELİRSİZLİĞİ EN ÜST SEVİYEYE ÇIKARDI. GEÇTİĞİMİZ EKİM AYINDAN BU YANA FİLİSTİN TOPRAKLARINDA KATLİAM YAPAN İSRAİL’E YÖNELİK İRAN SALDIRISI SONRASI EN KÖTÜ SENARYO, KÜRESEL EKONOMİDE ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ VE LOJİSTİK SIKINTILARIN YANI SIRA KORİDOR MÜCADELESİNDE DE ÖNEMLİ ETKİLER ORTAYA ÇIKARABİLİR.

KADRİYE N. TUNÇSİPER

İran-İsrail gerilimi sonrası gözler yine Ortadoğu’ya çevrilirken, iki düşman ülke ilk defa sıcak çatışmanın içerisine girdi. İran, İsrail’in saldırısına misilleme olarak ilk kez kendi topraklarından İsrail’e saldırı düzenledi, İsrail de misillemeye yanıt verdi. İran, dronlarla ve füzelerle İsrail topraklarını vururken, bir gecenin İsrail savunma sistemleri açısından maliyeti 1,5 milyar doları aştı. Gerilim uluslararası uçuşların aksamasına da neden oldu. Bununla beraber, gerilimin tırmanması küresel ekonomide çok daha derin sorunlar ortaya çıkarabilecek potansiyel taşıyor.

KÖRFEZ HALA ENERJİ İÇİN KRİTİK ÖNEMDE

Savaş ihtimallerinin artmasının en önemli sonucu ise kuşkusuz arz güvenliğine yönelik tehdit nedeniyle enerjide olası fiyat artışları olacak. Dünyanın enflasyonla mücadelesinin sürdüğü ortamda İran saldırıları öncesi artışa geçen Brent petrol fiyatı, Ekim ayından bu yana en yüksek seviyesine yükseldi. En kötünün geride kaldığı düşüncesiyle fiyatlar eski seviyesine dönse de küresel ekonomi açısından risk devam ediyor. Ortadoğu’da çatışmaların artması enflasyon artışı ve piyasalardaki iyimser havanın geriye dönmesine de yol açabilir. 2023 enerji istatistiklerine göre, Körfez bölgesi dünyanın en önemli enerji üreticisi olmayı sürdürüyor. Küresel rezervlerin yüzde 48’ini barındıran ve dünya petrolünün yüzde 33’ünü üreten bölgede arzdaki ciddi kesintilerin olması, enerji piyasalarını derinden etkileyebilir.

Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Azime Telli’ye göre taraflar arasındaki sorunun geçmişten gelen unsurları ve ideolojik niteliği bulunurken, bölgesel güvenlik açısından bu iki ülke birbirini düşman olarak tanımlıyor. Bu durumun İsrail İran geriliminin büyümesi için riskin her zaman olduğu şeklinde yorumlanabileceğini dile getiren Telli, şu an için tarafların kontrollü gerilim içerisinde bulunduğunu söylüyor.

“Taraflar birbirlerine askeri olarak cevap verirken, sorunun savaşa dönüşmesine neden olacak hamleyi atmamaya, bu sorumluluğu almamaya, kontrollü bir şekilde ilerlemeye dikkat ediyor. Bu da bu misillemelerin etkisinin hem askeri olarak hem politik olarak hem de enerji piyasaları üzerindeki etkisinin görece düşük olmasına neden oluyor” şeklinde konuşan Telli’ye göre şu anda gerilimin enerji fiyatları üzerinde minimal bir artışa neden olmasının ardında uluslararası güçlerin gerilimi tırmandırmak istememesinin yattığını belirtiyor.

1973’ÜN TEKRARLANMASI ÇOK GÜÇ

İran İsrail geriliminde enerji denklemi açısından merak edilen noktalardan bir diğeri de 1973 petrol krizine benzer bir sürece girilip girilemeyeceği. O günün siyasi ve ekonomik şartlarının günümüzden çok farklı olduğunu belirten Telli, şu an için böyle bir riskin bulunmadığını savunuyor.

“1973 ile 2024 tablosu ekonomik olarak da siyasi olarak da oldukça farklı. 1973 tarihinde dünyanın tamamen petrole bağımlı olduğu, petrolün ucuz ve bol olmasından kaynaklı olarak petrole dayalı büyümesi stratejisinin izlendiği bir dönemdi. Bu nedenle petrol piyasasındaki kesintilerin Batılı ülkelerin üzerinde çok ciddi etkisi olmuştu. Petrol fiyatının birdenbire artması, piyasada petrol bulunamaması büyük bir krizi beraberinde getirmişti. O dönemde kimse böyle bir krizi beklemediği için kimsenin de hiçbir hazırlığı yoktu” yorumunda bulunan Telli’ye göre günümüzde ise petrol talebinde bir artış bulunmuyor. 1973’ten farklı olarak arz açısından sıkıntının olmadığını söyleyen Telli, fosil yakıt üzerinden enerji silahını kullanmanın eskisi kadar kolay olmadığını da belirtiyor. İran’ın saldırısının petrol üreten ülkeler tarafından sahiplenilmediğini, özellikle OPEC’in en önemli üreticilerinden Suudi Arabistan’dan bir destek gelmediğini hatırlatan Telli, şu an için yaşanılan sorunun enerji piyasalarında çok büyük bir etkisinin olmadığını, ancak çatışmaların artmasının mevcut enflasyonist ortamı da düşündüğümüzde dünyayı Büyük Buhran tecrübesine geri döndürebilecek potansiyelinin olabileceğinin altını çiziyor.

PETROL SEVKİYATININ CAN DAMARI: HÜRMÜZ BOĞAZI

İran-İsrail geriliminde tırmanmanın en riskli unsurlarından bir diğerini de Hürmüz Boğazı oluşturuyor. Dünya ekonomisinin şah damarı olarak nitelendirilen, İran ile Umman arasında yer alan Hürmüz Boğazı’ndan halen günde 84 milyon galon petrolün geçtiği ve buradaki ticaretin dünya petrol ticaretinin beşte birini oluşturduğu dikkate alındığında durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılabiliyor.

Hürmüz Boğazı sadece İran için değil, diğer OPEC üyeleri Suudi Arabistan Kuveyt ve BAE için de en önemli rota konumunda. Ayrıca dünyanın en büyük LNG ihracatçısı Katar da bu rotayı kullanıyor. İran-İsrail geriliminin Hürmüz Boğazı’nda gemi ticaretini olumsuz etkileme potansiyelinin bulunduğunu, bu nedenle enerji fiyatları üzerinde belirleyici olabileceğini dile getiren TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz, İran’ın geçmişten bu yana boğazı kapatma tehdidinde bulunduğunu, bunu günümüzde zaman zaman vekil unsurlarla gerçekleştirdiğini belirterek, olası savaşın ticareti sekteye uğratması ve enerji tedarik zincirinin bozulması nedeniyle küresel ekonomide ciddi riskler oluşturabileceğine dikkat çekiyor.

Gazze ve Ukrayna’daki savaşlara ilaveten Yemen açıklarında Kızıl Deniz’de Husi milis güçlerinin ticari gemilere yönelik yaptıkları müdahaleler sonucu ticaretin sekteye uğraması sebebiyle dünya gemi ticaretinin en önemli geçiş noktalarından biri olan Bab-ül Mendeb’de de önemli aksaklıklar yaşandığını dile getiren Diriöz, küresel ticaretin büyük çoğunluğunun halen gemiler aracılığıyla sağlandığını hatırlatarak, Kızıl Deniz’de ticaretin sekteye uğramasıyla sigorta ve taşıma ücretlerinin olumsuz etkilendiğini ve tedarik zincirleri aksaklıklarının yaşandığını söylüyor.

Devamı Z Raporu Dergisi Mayıs 2024 sayısında…

Dikkat çekenler...