9. yüzyıldan sonra doğduğu toprakların dışında yayılmaya başlayan İslamiyet’in gelişiminde tüccarların rolü neydi? Bu soru üzerinde bilimsel anlamda ilk çalışan isimlerden biri kutsal toprakların binlerce kilometre uzağında dünyaya gelen bir isim olan Hee Soo Lee oldu. Sonradan Müslüman olarak Cemil Lee ismini alan araştırmacı, doktora tezi olarak sunduğu kapsamlı çalışmasında Endonezya, Çin ve Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde İslam’ın yayılmasını tamamen tüccar ve tasavvuf erbabının eseri olduğunu iddia ediyor
Kadriye N. Teker
Birbirine uzak coğrafyalar olan Uzakdoğu ve İslam’ın doğduğu topraklardan ulaşanların ilişkisi çok eskilere dayanıyor. Lee’nin de iddia ettiği gibi eski ve orta çağlardan beri bir yandan Mısır ve Arabistan arasında diğer yandan da Hindistan, Uzakdoğu ve diğer yerlerle süregelen deniz ticareti Güney Arabistan kıyılarındaki Arapların teşebbüsleri ile işliyordu. Çin’in yabancı ülkelerle ticari ithalat ve ihracatının başlaması, Müslümanların gayreti ile canlanmıştı. Çeşitli ülkelerden tüccarlar, misyonlar ve seyyahlar deniz ve kara yoluyla Çin’e gelmişlerdi. Bunlar arasında Çin pazarına hâkim olan hiç şüphesiz nadir ve kıymetli mallara sahip Araplar idi. Yedinci yüzyılın başında çok sayıda Arap ve İranlı Kanton’daki yabancı koloniyi oluşturuyordu. Hatta Hicret’ten önce Arapların Kanton’da bir fabrika kurmuş olmaları da muhtemeldir. Çin ve Arabistan arasındaki çok yakın ticari ilişkilerin bir sonucu olarak İslam önce Kanton, Zeytun, Yang-chou ve Hang-chou gibi güney-doğu kıyı şehirlerine girmişti.
Lee’nin iddialarına göre çoğunlukla Arap ticaret gemileri mevsim rüzgârlarını takip ederek Hindistan ve Güney Doğu Asya deniz yolundan gelirlerdi. Bunlardan bazıları güzergâhları boyunca değişik yerlerde daimi olarak yerleştiler ve Champa (güney Vietnam bölgeleri) ile orta-doğu Vietnam herhalde bu yerleşim bölgelerinden bazılarını teşkil ediyordu. Farang’da (Vietnam) yaşayan halk kendilerini bini Sham olarak adlandırırlar-ki bu tahminen Suriye’nin evlatları anlamına geliyor.
T’ang’dan Sung (960-1279) devrine kadar Çin’e gelen İran ve Arap tüccarların sayısı gittikçe arttı. Bu sıralarda Arap İmparatorluğunun başkenti olan Bağdat’ta ipekli kumaş, porselen, çay ve ham ipek gibi Çin mallarını satmak için özel pazarlar kurulurdu. Çin’den ithal edilen mallar kâğıt, kumaş, çay, porselen, ipek, ilaç ve şap iken Çin’e ihraç edilenler fildişi, parfüm, kıymetli taşlar, zücaciye, inci, baharat ve yeşim idi.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Ağustos 2016 sayısında….