Aşkın Baysal
Bir meslek esnafı düşünün, piyasaya sürebileceği tek ekonomik ‘yeteneği’, bugüne kadar neden bu ölçüde sınırlı sayıda tutulduğu anlaşılamayan, değeri milyon liralara ulaşmış plaka sahipliği
veya kiracılığı olsun…
Bir meslek esnafı düşünün, derneğiyle plaka sahipleriyle ilişkileriyle lobisiyle tek derdi yalnızca bu köhne yapıyı muhafaza etmek olsun, işini geliştirmek, daha iyisini yapmak için
parmağını bile kımıldatmasın…
Bir meslek esnafı düşünün, elinde bulundurduğu bu ruhsatın sağladığı rekabetsizlik ortamında müşteriye dünyayı dar etmek için elinden gelen hiçbir şeyi ardına komasın…
Bir meslek esnafı düşünün, kısa mesafe diye yolcu almasın, yağmurlu havada ara ki bulunsun, karşının arabası olsun, güç bela binebilince de yol bilmesin, yol bildiğinde ise dolandırsın dursun, trafik var diye size şehir turu attırsın, aracının içi pislikten geçilmesin, arabada sigara içsin bir de bunun için hiç utanmadan ‘sözümona’ sizden izin istesin, kişisel temizlik nedir bilmesin, nezaketin yanından geçmesin, insana bir de ekşi suratının eziyetini çektirsin, müşteriyi arabasına bindiğine bineceğine pişman etsin…
Bir meslek esnafı düşünün, turist kazıklamayı bir çeşit milli ve şahsi ödev addetsin. Avrupa yakasından Atatürk Havalimanı’na gidecek müşteriye köprüler tüneller aşırtsın. Bir meslek esnafı düşünün, yolları babasının malı bilsin, diğer araçların hakkını yok saysın, aşırı hızla olur olmaz her yere dalmasıyla trafik terörü yaşatsın, yolları diğer sürücülere dar etsin…
Bir meslek esnafı düşünün, bu işi fiilen yapabilmek için taşıması gereken tek nitelik sürücü belgesi sahipliği olsun. Hiçbir mesleki yeterlilik testinden geçmemiş, ipini koparan, kriminal sicile sahip herkese kollarını açsın…
Bir meslek esnafı düşünün, onun için işini kötü veya iyi yapmanın hiçbir farkı olmasın, piyasanın diğer esnafa uyguladığı ödül ve cezalardan tümüyle muaf olsun, işini daha yapmak için hiçbir itici motivasyona sahip olmasın, kötü yapınca da hiçbir yaptırımla karşılaşmasın…
Bir meslek esnafı düşünün, kendi hakkı için plakalara milyonlarca lira gömsün ama müşterinin hakkı olan nitelikli bir araçla seyahat etmeyi mümkün kılacak nispeten küçük bir yatırımdan sakınsın, insanları konforsuz ve düşük güvenlikli araçlara mahkum etsin… Bir meslek esnafı düşünün, teknolojinin yanından yakınından geçmesin, diğer ülkelerdeki
muadilleri navigasyon cihazını işin artık olmazsa olmazına dönüştürürken onlar hâlâ en merkezi noktalara bile müşterinin yol göstermesiyle gidebilsin…
Bir meslek esnafı düşünün, işini elinde tumanın ve sürdürmenin tek yolunun mafyalaşmaktan geçtiğini düşünsün, sarı öfke naralarıyla tehditler savursun…
Bir meslek esnafı düşünün, -henüz kanuni altyapıdan yoksun olsa bilekarşısına doğru düzgün bir alternatif çıkar çıkmaz zıvanadan çıksın, adam dövmekten araç çizmeye, mahkeme kapılarında tehdit savurmaktan rakibini karalamak için düzmece operasyonlar çekmeye kadar akla gelebilecek her yola tevessül etsin…
SEMPTOMLARDAN ÖNCE MARAZA BAKALIM
Taksici esnafından bahsediyorsak bunlar gibi daha pek çok melanet sıralamak mümkün ancak doğru bir değerlendirme yapabilmek için semptomlardan ziyade maraza odaklanmamız gerekiyor: Bu mesleği mafyalaştıran, esnafını insan olmaktan çıkaran temel faktör, sektörün rekabete açık olmaması, kapalı bir rant havuzu içinde pislik ve irin toplamasına müsaade edilmesidir. Rekabetin zorlayıcı ama tazeleyici ve dinçleştirici etkisine açık bir iş alanında böyle bir manzara ile karşılaşmazsınız. Kötüler kendiliğinden elenir, işini iyi yapan, müşterisini memnun eden yoluna devam eder. Bu kapalı ve yozlaştırıcı rant sistemini değiştirmeye şimdiye kadar hiçbir yasal otorite yanaşmadı. Bu otoritelerin çoktan üstlenmesi gereken işi, ‘yaratıcı yıkım’ (creative disruption) üstlenmiş oldu. Son günlerde Uber konusunda yaşanan tüm gelişmeler, yeni enformasyon teknolojilerinin beraberinde getirdiği yaratıcı yıkımın sıradan bir tezahüründen ibaret.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Nisan 2018 sayısında…