ABD’DE İKİNCİ DONALD TRUMP BAŞKANLIĞI DÖNEMİ HEM MERAKLA HEM DE ENDİŞEYLE BEKLENİYOR. “ÖNCE AMERİKA” SLOGANIYLA KAMPANYASINI YÜRÜTEN TRUMP’IN HEM DIŞ SİYASET HEM DE EKONOMİDE ÇİN’İ MERKEZE KOYAN BİR YAPILANMAYA GİRİŞTİĞİ GÖRÜLÜYOR. EKİBİNİ DE BU ÇERÇEVEDE HIZLA SEÇMEYE BAŞLADI. AJANDA 2025, ŞAHİN POLİTİKALAR, SADAKAT, MÜESSES NİZAMLA MÜCADELE, STARLINK, YÜKSEK GÜMRÜK TARİFELERİ VE “BARIŞ İÇİN GÜÇ” GİBİ MADDELER VE KAVRAMLAR ÖNÜMÜZDEKİ DÖRT YILLIK DÖNEMİN ŞİFRELERİNİ OLUŞTURUYOR.
SERNUR YASSIKAYA
Amerika Birleşik Devleti (ABD), 5 Kasım günü tarihinin en kritik seçimlerinden birini yaptı. Seçim öncesi anketler başa baş bir yarışa işaret ederken, sonucu yedi salıncak eyaletin belirleyeceği ifade ediliyordu. Ancak sonuç tam da beklentinin aksi bir şekilde gerçekleşti. Eski ABD Başkanı ve Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump, mevcut Başkan Yardımcısı ve Demokrat Parti adayı Kamala Harris karşısında, hem ulusal çapta, hem yedi salıncak eyaletin tamamında, hem de Cumhuriyetçi Parti, ABD Kongresinin iki kanadında (Senato ve Temsilciler Meclisi) üstünlük sağlayarak, yasama ve yürütmeyi tamamen kontrol altına aldı. Trump, bir başka Cumhuriyetçi Başkan Ronald Reagen’dan 40 yıl sonra tarihi bir seçim zaferine imza attı. Trump liderliğindeki “Amerika’yı yeniden harika yap (MAGA)” hareketi böylece siyasi rüştünü ispat etmiş oldu.
AJANDA 2025 HEDEFİ
ABD’de ikinci Trump döneminin yol haritası hem seçim öncesi kampanya sürecinde bizzat kendisi tarafından yapılan açıklamalarda hem de ünlü muhafazakâr düşünce kuruluşu Heritage Vakfı’nın Ajanda 2025 Raporu’nun göreceği pusula işleviyle çerçevesi çizilmiş durumda.
Trump’ın yeni döneminde biri iç diğeri de dış olmak üzere iki büyük misyonu mevcut. İçerideki misyon, ABD’nin federal kurumlarını, soğuk savaş sonrası sol-liberal etkiden çıkartarak daha muhafazakâr bir yapıya dönüştürmek. Burada özellikle Savunma Bakanlığı (Pentagon), Dışişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ve İç Güvenlik Bakanlıkları burada ilk sırada yer alıyor. Ekonominin rayına oturtulması ve düzensiz göç meselesi başlıca gündem maddelerinden. Dış misyon ise küresel hegemonya mücadelesinde Çin’e karşı, diplomatik, ekonomik ve askeri adımları geliştirmek. Trump’ın Kasım ayı içerisinde hızla birlikte çalışacağı A Takımı’nı da bu hedefler doğrultusunda belirlediği görülüyor.
ESKİ CUMHURİYETÇİLER YENİ TRUMPİSTLER
Trump, geçen dört yıllık süreçte, Cumhuriyetçi Parti’nin içindeki yerleşik yapının temsilcilerini tasfiye derken, diğer taraftan ilk döneminde kendine muhalif isimleri de Trumpizm çatısı altında toplamayı bildi. Bu isimlere önemli örneklerden biri Başkan Yardımcısı olarak çalışacağı JD Vance’ten başkası değil. Trump’ın ilk başkanlık döneminde öğrendiği ilk büyük ders, kendi ekibi olmaması halinde Washington’ın çarklarının kendisi engellemeye muktedir olduğuydu. İşte, 5 Kasım Seçim Sonuçları Trump’ı sadece ikinci kez Beyaz Saray’a taşımakla kalmadı, ABD tarihini en güçlü ve muktedir başkanlarından biri konumuna getirdi. Trump aynı zamanda ikinci başkanlık dönemini geçireceği ve yeniden seçilme kaygısı taşımadığı için politikalarını uygulama anlamında daha rahat bir manevra alanına sahip.
SADAKAT VE MÜCADELE
ABD’nin yeni başkanı Trump’ın ilk belirlediği pozisyonlar, Beyaz Saray’ın yönetimi, iç/sınır güvenliği ve ulusal güvenlikle bağlantılı görevlendirmeler oldu. Seçilen isimlerin ise hem Trump ile uzun süredir mesaisi bulunan hem de sadık olmaları. Bu duruma en iyi örnek, Beyaz Saray Genel Sekreterliği görevine getirilen Susie Wiles oldu. 2016’daki seçim kampanyasından beri Trump ile çalışan Susie Wiles’ın son seçim zaferinin kazanılmasında önemli etkisi olduğu belirtiliyor. Wiles, ABD tarihinde Genel Sekreterlik konumuna getirilen ilk kadın olması da Trump’ın Demokratlar tarafından üstüne yapıştırılmak istenen ‘kadın düşmanı’ algısına en önemli cevap oldu. Trump yine kendisine sadık isimlerden biri olan Stephen Miller’ı, sınır güvenliği ve göçmen meselesinden sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirdi. Miller, Trump’ın ilk başkanlık döneminde son ana kadar yanında bulunan isimlerden biriydi. Amerikan siyasetinde kapsamlı bir dönüşümü ihtiva etmesi beklenen Trump döneminde, yeni başkanın A Takımı için seçimleri bir yönüyle de başkent Washington D.C.’de müesses nizama bir meydan okuma anlamına da geliyor. Atanan isimlere bakınca, marjinal nitelikli, genelde Amerikan siyasetinin ana akımı içinde yer bulamayan isimlerden oluştuğu görülmekte. Bu seçimlerde, Trump’ın ilk döneminde kritik makamlara getirdiği geleneksel siyaseti temsil eden isimlerle yaşadığı sorunlar hatta engellemeler olduğunu söylemek mümkün.
Hatırlanacağı üzere söz konusu dönemde Dışişleri, Savunma ve Adalet Bakanlığı gibi kritik makamlara atadığı isimlerin Trump’ın icraatlarına karşı çıktığını ve kararlarına takoz olduğuna şahit olmuştuk. İç ve dış politikada kapsamlı bir reform programı uygulamak isteyen Trump’ın, icraatlarını destekleyen, kendisi gibi dışarılıklı isimlere kabinesinde yer verdiğini söyleyebiliriz.
ÖNCE AMERİKA VE BARIŞ İÇİN GÜÇ
Trump’ın siyasi ve ekonomik politikası “Önce Amerika (America First)” ve “Barış için güç (Peace through strenght)” kavramları etrafında formüle ediliyor. Ulusal Güvenlik Danışmanlığına getirilen eski asker ve Temsilciler Meclisi üyesi Mike Waltz bu isimlerin başında geliyor. Çin karşıtı bir siyasetçi olan Waltz, Ukrayna’da savaşın sona ermesi için Rusya’ya bir teklif yapılmasına sıcak bakan isimlerden. Yine İran’a karşı sertlik yanlısı politikaları savunan Waltz, İsrail’in güvenliğini ABD’nin öncelikleri arasında yer veriyor. Waltz’un ayrıca Pentagon’un yeniden yapılanması gerektiğini de dile getiriyor. Waltz’un yeni dönemde, Trump’ın dış politikasının belirlenmesinde sağ kolu olacak. Yine Trump’ın Dışişleri Bakanlığı koltuğuna aday gösterdiği Florida Senatörü Marco Rubio’da Çin’e yönelik sert ekonomik ve askeri karşıtlığıyla bilinen bir isim. Öyle ki Rubio, göreve gelirse Çin tarafından yaptırıma uğrayan ilk ABD Dışişleri Bakanı unvanına da sahip olacak. Rubio’nun isminin ilan edilmesinden sonra “Barış için güç” ifadesini paylaşması da, yönetimin stratejisi hakkında fikir veriyor. Trump’ın Çin karşıtı kabinesi bununla da bitmiyor. Yeni ABD Başkanı’nın Savunma Bakanlığı’na aday gösterdiği Pete Hegseth’in de Çin’e yönelik politik görüşü, Waltz ve Rubio’dan farklı değil. Dış politikanın yapımı ve uygulanmasında en önemli üç sac ayağını oluşturan kurumların başına aday gösterilen bu isimler, Trump döneminin ana eksenine dair yeterli ipucunu sunuyor.
Devamı Z Raporu Dergisi Aralık 2024 sayısında…