Mark Zuckerberg, 2005 yılındaki bir video kaydında kuracağı sosyal medya mecrası için hedefini “online bir topluluk oluşturmak değil fakat gerçek yaşama bir ayna tutmak” diye ifade ediyordu. 2016’da sosyal medya mecralarının ve dijital ekosistem bu tanımlamayı da aşarak bizzat hayatın kendisi haline gelmiş durumda. Tüm bunların anlamı ise istihbarat servisleri ve dahi terör örgütleri için münbit bir kaynağın tarihte hiç olmadığı kadar manipülasyona açık olduğu. Artık hiçbir devlet ve birey güvende değil.
Sernur Yassıkaya
İngiliz Başbakanı Tony Blair’in kişisel bilgilerini internet hesaplarını hackleyerek ele geçiren 18 yaşındaki İngiliz Müslüman Junaid Hüseyin 2012’de yakalanır ve hapis cezası alır. Hapishanede her nasılsa radikalleşme eğilimleri gösterir ve DEAŞ terör örgütünün propaganda makinesi tarafından etkilenerek bu örgütün saflarına katılır. Junaid yine her nasılsa bir yolunu bularak Suriye’ye geçer ve DEAŞ’in cephe hattında yerini alır. Hikayemiz burada bitmiyor, devamı da ilginç. Junaid hızlı bir şekilde DEAŞ saflarında yükselir ve kod adı Abu Hüseyin el Britani ile terör örgütünün dijital propagandasını yürüten isim olur. 2015’e gelindiğinde anti-DEAŞ koalisyonun ölüm listesinde, örgütün lideri ve en üst rütbeli komutanından sonra üçüncü sıradadır.
El Britani’yi koalisyonun hedefi haline getiren ne savaş stratejisi bilgisi ne de askeri kabiliyetleridir. Onu hedef yapan sosyal medya pazarlama yeteneğinden başka bir şey değildir. Ölümüne de ironik bir şekilde internet kullanımına olan aşırı bağımlılığı sebep olur. Al Britani, İngiliz Gizli Servisi tarafından üretilip, kullandığı mesajlaşma uygulamasına gönderilen bir linke tıklaması ile açığa çıkan konum bilgisini kullanan bir hellfire füzesi ile öldürülür.
Kabul edelim veya etmeyelim; teknolojide yaşanan müthiş ilerleme, hayatımızın tamamını, en derine nüfuz edecek şekilde etkiliyor. Özellikle iletişimin dijitalleşmesi ile bireyler olarak bilgi bombardımanına tutuluyoruz. Hayatımız gün geçtikçe dijitalleşiyor ve buna paralel olarak kişisel bilgilerimiz de dijitalleşiyor. Bilgilerimiz, şirketler, işverenlerimiz, kamu kurum ve kuruluşları tarafından, ailemiz, akrabalarımız ve arkadaşlarımız aracılığıyla kayda alınıyor. Kamu veya özel kurumların sahip olduğu kameralar kamusal alandaki her eylememiz de kayda alınıyor. Nereye gittiğimiz, kiminle buluştuğumuz, nerede alışveriş yaptığımız, kimlerle görüştüğümüz ve çevremizle nasıl bir ilişki kurduğumuza/geliştirdiğimize dair her türlü bilgi dijital dünyada birikiyor ve bize dair önemli bir bilgi kümesi oluşuyor. Emerson T. Brooking ve P. W. Singer büyük etki oluşturan “War Goes Viral – Viralleşen Savaş” adlı makalelerinde, Facebook, Instagram, Twitter ve Weibo gibi sosyal medya mecralarını kullanan bizlerin artık, bilgiyi üreten, toplayan ve yayan bir niteliğe sahip olduğumuza işaret ediyorlar.
Uzmanlar bu gelişmenin üç önemli etkisi olduğunu ifade ediyorlar. Bunlardan birincisi söz konusu verilerin erişilebilir olması. Günümüzde internet ve dijitalleşme ile oluşan verinin hacmi yanında daha önce bilinen tüm bilgiler devede kulak misali kalmış durumda. İkincisi bu verilerin analiz edilebilir bir seti oluşturması. Üçüncüsü ise iki maddeyle ilişkili olarak dijital dünyadaki kişisel verilerin elde edilen diğer veriler ile birleştirilerek kayıt altındaki anlamlandırılabilir bir bütün oluşturması.
Son rakamlara göre dünya üzerinde 3,4 milyar internet kullanıcısı var. Her internet kullanıcısının sadece bir e-posta adresi olduğunu varsayarsak bu 3,4 milyar e-posta hesabının varlığına da işaret eder. Yine her gün 500 milyon tweet kullanıcılar tarafından atılıyor. Her saniye 76 farklı dilde 7 saatlik video YouTube’a yükleniyor. Facebook 1,7 milyar aktif kullanıcısı ile dünyanın en büyük ülkesi konumuna yükseldi. Çin’in ulusal sosyal medya mecrası Weibo’nun kullanıcı sayısı 500 milyonu aşmış durumda. Mobil teknolojinin gelişmesi ile SMS’in yerini alan, Whatsapp, Telegram, Tango, Snapchat vb. mesajlaşma uygulamaları da sahip olduklarını yüz milyonlarca kullanıcı ile iletişimin ve dolayısıyla bilginin niteliğini dönüştürüyor. Her gün bu mesajlaşma uygulamaları üzerinden olağanüstü hacimdeki veri dünya üzerindeki bir serverda toplanıyor ve dağıtılıyor. Ve henüz dalganın en üst noktasını yakalamış değiliz.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Kasım 2016 sayısında…