MB’den dört buçuk yıl sonra faiz indirimi

MERKEZ BANKASI, YENİ BAŞKAN MURAT UYSAL’IN İLK PPK TOPLANTISINDA, BİR HAFTA VADELİ REPO FAİZ ORANINI 425 BAZ PUAN İNDİRİMLE YÜZDE 19,75’E DÜŞÜREREK, KONSENSÜS TAHMİNLERİNİN VE BİZİM TAHMİNİMİZ OLAN YÜZDE 21,5’İN ÖTESİNE GEÇTİ. MB’NIN PİYASA BEKLENTİSİ ÖTESİNE GEÇEN FAİZ İNDİRİMİNİN TL BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜRK VARLIKLARI TARAFINDA OLUMLU YANSIMALARI OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. ORTAYA ÇIKAN YENİ RESİM, PİYASANIN 400 BAZ PUAN CİVARINDA BİR FAİZ İNDİRİMİ BEKLENTİSİNİ ÖNDEN SATIN ALMIŞ OLDUĞUNU VE BUNA HAZIR OLDUĞUNU GÖSTERİYOR.

ENVER ERKAN

Enflasyonda yüzde 15’ler seviyesine inilmesi, Türkiye’nin yüzde 8’in üzerinde reel faiz vererek emsal piyasaların çok önünde yer alması, Fed ve ECB gibi büyük merkez bankalarından beklenen gevşeme politikalarının küresel faizleri düşürüyor olması gibi etmenler, Merkez Bankası’nın faiz indirimi için gerekli fırsatı sunmaktaydı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomik canlanma için faizlerde daha hızlı indirim gerektiğine ilişkin talep ve söylemleri ile akabinde yaşanan gelişmeler, piyasanın beklentisini daha hızlı bir faiz indirimine doğru revize etmesini beraberinde getirdi.

TCMB’nin önden yüklemeli bir faiz indirimine gideceği beklentisi, Murat Uysal’ın göreve gelmesinin ardından yaptığı ilk açıklamada “para politikasında sıkılığın nominal değil reel faizle ölçüldüğü bir çerçeve”ye işaret etmesi ve “faiz politikasında makul bir reel getirinin korunduğu bir çerçevenin esas alacağı”nın sinyalini vermesiyle kuvvetlenmişti. Bu noktada Merkez Bankası görev değişikliği ve sonrasındaki önemli gelişme ve açıklamalara bakacak olursak vardığımız noktayı daha kolay anlamlandırabiliriz.

Bu noktada özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkan’ı Murat Çetinkaya’yı görevden alması, kurumsal hedeflere ulaşılamaması bağlamında “faiz indirimi yapılmamasını” net olarak vurgulaması, Bosna Hersek dönüşü ve HAK-İŞ toplantısında konuya ilişkin detayları belirtirken, “faiz indirimi konusunda neler yapacağımızı çok kısa zamanda göreceksiniz” söylemi özellikle dikkat çekiyor. Tüm bu gelişme ve açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda, eski durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Merkez Bankası bağımsızdır, faize onlar karar verir” paradigmasının tamamen ortadan kalktığını, farklı bir paradigmaya geçtiğimizi belirtmek gerekiyor.

FED VE TRUMP

Benzer bir durumu Fed de yaşıyor. Veriler genel anlamda resesyon işaretçisi olmasa da Fed’in oluşan piyasa beklentileri karşısında parasal gevşeme hamlelerini daha çok değerlendirdiği bir ortamda, ABD Başkanı Donald Trump’ın büyüme oranlarını korumak için faiz indirimi baskısında bulunduğu bir konjonktür söz konusu.  

Faiz indirimine dayanak oluşturan faktörleri değerlendirdiğimizde şunu söylemek mümkün: Enflasyonda gerileme trendi ve ileriki aylarda baz etkisiyle enflasyonda daha düşük seviyeleri görecek olmamız, reel faiz liginde açık ara lider olmamız, düzelen finansal koşullar ve küresel merkez bankalarının parasal genişleme hamlelerini değerlendirmesi, bize politika gevşetmesi açısından iyi bir iklim sunuyordu. Dolayısıyla, eski başkan Çetinkaya görevde kalsaydı da faiz indirimi yapılacaktı, ancak bu indirim muhtemelen daha ihtiyatlı seviyelerde olacaktı.

Devamı Z Raporu Dergisi Ağustos 2019 sayısında…

Dikkat çekenler...