CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER 76. GENEL KURULU VESİLESİYLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ DÖRT GÜNLÜK ABD ZİYARETİ, TÜRKİYE İÇİN TARİHİ BİR AÇILIŞA VE ULUSLARARASI SİYASETTE UYGULANAN KUŞATICI DİPLOMASİSİ İÇİN BİR SAHNE OLDU. BM BİNASININ HEMEN KARŞISINDA YER ALAN TÜRKEVİ, 21. YÜZYILDA TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI SİYASETTEKİ VİZYONUNUN VE STRATEJİSİNİN BİR SİMGESİ OLARAK CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN TARAFINDAN AÇILDI. TÜRK HEYETİNİN PROGRAMLARINDA EN DİKKATİ ÇEKEN HUSUSLARDAN BİRİSİ AFRİKA ÜLKELERİNDEN KATILIMIN ÇOKLUĞU OLDU. 2005 YILINDA HAYATA GEÇIRİLEN ‘AFRİKA AÇILIMI’NIN MEYVELERİNİN OLGUNLAŞTIĞI ADETA NEW YORK’TA DÜNYAYA İLAN EDİLDİ.
SERNUR YASSIKAYA
Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulu’na katılım ve New York Türkevi’nin açılışı amacıyla, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 19-22 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen ABD ziyareti, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde izleyeceği dış politikaya dair önemli ipuçları barındırıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davet ettiği basın mensupları arasında bulunduğum ziyaret, Kovid-19 pandemisi nedeniyle geçen sene yapılamayan BM Genel Kurul görüşmelerinin ardından gerçekleşmesi nedeniyle de başka bir önem taşıyordu. Karma bir formatta gerçekleşen BM Genel Kurul toplantılarına, üye ülkelerin üçte ikisi devlet ya da hükümet başkanı ve bakan düzeyinde katılım sağlamasıyla, New York adeta bir milletler geçidine dönüşmüştü. Pandemi şartlarının ağır vurduğu ABD finansal gücünün başkenti New York, BM Genel Kurulu vesilesiyle bir miktar eski canlı günlerine de dönmüş oldu. Bu canlılığın önemli sebeplerinden biri de Türkiye’nin yelpazesi geniş bir heyetle New York’ta bulunmasıydı. Bu aslında Türkiye’nin uluslararası işbirliğine ve diplomasiye, ikili ilişkilere verdiği değerin bir göstergesi olarak da okunabilir.
YOĞUN GÖRÜŞME TRAFİĞİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dört günlük programının da bu çerçeveye uygun biçimde oluşturulduğuna şahit olduk. ABD’li sivil toplum kuruluşlarıyla düzenlenen etkinliklerden, medyanın önde gelen kuruluşlarıyla gerçekleştirilen röportajlara, ABD ile Türkiye arasında köprü vazifesi gören ekonomik işbirliği teşkilatlarına, düşünce kuruluşlarıyla gerçekleşen oturumlara ve elbette devlet ve hükümet başkanlarıyla ikili görüşmelere kadar dolu dolu bir program gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmelerinde, uluslararası işbirliği vurgusu, ticari ilişkiler, iklim değişikliğiyle mücadelede atılacak adımlar, uluslararası düzensiz göç, Afganistan ve Suriye’de yaşanan insani kriz ile Filistin meselesi ana başlıkları oluşturuyordu. BM temasları çerçevesinde tüm bu programların göz bebeği ise 2017’de yenileme işlemi başlatılan ve 20 Eylül 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden hizmete açtığı Türkevi’nden başkası değildi.
VİZYONER TÜRKİYE’NİN ANITI
1977 yılında dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in girişimi ve dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in onayıyla satın alınan Türkevi, merhum Başbakan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde, dışa açılan ve uluslararası sisteme entegre olan Türk ekonomisinin temsilcisi olarak görev yapmıştı. Devlet yönetiminde sürekliliğin olduğu kadar küresel sistemde iddia sahibi bir ülke olma yolunda atılan adımların sembolü olarak görev yapan Türkevi, 2017’de girdiği yenileme süreciyle, artık Türk dış politikasının son 20 yılda geçirdiği vizyoner dönüşümün de bir sembolü, temsilcisi ve uygulama merkezi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte açılışa katılan farklı kıtalardan heyetlerin çeşitliliği ve zenginliği de tek başına bu durumun ispatı olabilir. Elbette BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in açılışta bulunması, her fırsatta, uluslararası diplomasinin kalbi olan kuruma Türkiye’nin verdiği değerin bilindiğini göstermesi açısından anlamlıydı. Türkevi’nin mimari özelliklerinden, seçilen konumuna ve çevre dostu olarak planlanan su atık sistemine kadar her şey, Ankara’nın 21. Yüzyılda küresel alanda hayata geçirdiği iddialı diplomasi açılımının ve katkı sunma iradesinin birer parçasını sembolize etmekte. Osmanlı-Selçuklu mimarisinin ve sanatının zirve dönemlerine ait izleri üzerinde taşıyan Türkevi, Anadolu’nun yüzyıllar boyu dünyanın kaderine yön veren rolünü de içinde barındırıyor. Uzun çağlar boyunca, Asya ile Avrupa arasındaki ticaretin gerçekleştiği güzergahların şahidi kervansarayların mimarisiyle nakşedilen Türkevi’nin kapısı, Ankara’nın uluslararası ticarete verdiği önemi gösterirken, Türk-İslam sanatının çizgilerini, lale motifiyle bütünleştirerek taşıyan bina silüetinin modern mimari ile şekillendirilmesi, New York’un tam kalbinde Türkiye’nin kendi kimliğine duyduğu güveni ortaya koymakta.
Devamı Z Raporu Dergisi Ekim 2021 sayısında…