SİYASİ TARİHÇİLERİN YILLAR SONRA MART 2021’İ AYRI BİR BAŞLIK ALTINDA ELE ALACAKLARINI SÖYLEMEK, BİR KEHANET OLMAYACAKTIR. YENİ ‘SOĞUK SAVAŞ’IN ETE KEMİĞE BÜRÜNMESİ ŞEKLİNDE TAKVİMLERDE YER ALACAK BİR DİZİ SICAK GELİŞME VE DİPLOMASİ HAMLESİ, MART AYI BOYUNCA TÜM DÜNYANIN GÖZLERİ ÖNÜNDE YAŞANDI. CANLI CANLI TARİHE ŞAHİTLİK ETMEK DİYE NİTELENDİRİLEBİLECEK GELİŞMELER SİLSİLESİNİN ZİRVESİ İSE, 20-21 OCAK’TA ALASKA’DA GERÇEKLEŞEN HARARETİ YÜKSEK ABD-ÇİN DÜELLOSU OLDU. BU SÖZLÜ DÜELLO, İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ YÜZYILDA YAŞANACAK JEOPOLİTİK GÜÇ MÜCADELESİNİN HIZLANDIĞINI DA AÇIKÇA ORTAYA KOYUYORDU. BÖYLECE ABD’DE BIDEN YÖNETİMİ, ŞÜPHEYE YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE, STRATEJİK ÖNCELİĞİ HİNT-PASİFİK BÖLGESİNE VERDİĞİNİ BİR DİZİ DİPLOMATİK HAMLE İLE DÜNYAYA İLAN ETMİŞ OLDU.
SERNUR YASSIKAYA
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD öncülüğünde kurulan liberal uluslararası düzen, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla nihai zaferini ilan etti ve iki binli yılların başına kadar tek kutuplu bir sistemi beraberinde getirdi. Ancak iki binli yıllarla beraber ABD neoliberal müdahaleciliğinin doğurduğu yıkıcı sonuçlar, aynı zamanda Washington’un kapasitesinin sınırlarını da tüm dünyaya gösterdi. ABD, ekonomik, siyasi ve askeri gücünün limitlerine ulaşırken Asya’da yeni bir güç sağlam adımlarla yükselmeye devam etti. Bu güç Çin’den başkası değildi. ABD’nin kurduğu liberal düzenin avantajlarından maksimum oranda faydalanan Pekin, aynı zamanda Washington’un bıraktığı boşlukları da sessiz ve sakin hamlelerle doldurmayı bildi. Ekonominin lokomotif olduğu Çin hamleleri sonuç verdikçe, Pekin’in kendine olan güveni de benzer şekilde arttı. Özellikle Xi Jinping’in Çin Devlet Başkanlığı görevini üstlenmesiyle, ekonomi öncelikli yürütülen strateji, askeri ve siyasi alanlara da genişlemeye başladı. Çin büyüdükçe, sadece çevresindeki ülkeler için değil, Avrupa ve Afrika için de bir çekim merkezi oldu. Bunda, yukarıda da bahsettiğim gibi ABD’nin her geçen gün küresel liderlik pozisyonundan uzaklaşması, uluslararası alanda gelişen olaylar ve meseleler karşısında sorun çözen değil, problemin unsurlarından biri haline gelmesi de etkili oldu. 2008 yılında yaşanan finansal kriz ise Atlantik İttikafının iki kutbu Avrupa ile ABD’yi derinden sarsarken, Çin’in büyümesi için de elverişli bir ortamı oluşturdu. Nihayetinde ‘Önce Amerika’ sloganıyla ABD’de Donald Trump yönetiminin göreve gelmesiyle, Washington’u hem içinde bulunduğu Batı İttifak sisteminden hem de diğer bölgesel ittifak sistemlerinden soyutlaması, Çin için arayıp da bulamadığı bir fırsatı beraberinde getirdi.
Dört yıllık süreçte ABD içeride ve dışarıda bir kaos sürecinden geçerken, Çin, Tek Kuşak Tek Yol projesi gibi iddialı bir projeyi somutlaştırarak uygulamaya koydu. Güneydoğu Asya’dan, Ortadoğu, Afrika ve Avrupa’ya uzanan bu iddialı ekonomik proje, alt katmanındaki siyasi hedefle Pekin’i, Washington’un alternatifi konumuna getirdi. Sonuç, 2020 yılının sonunda Çin’in ABD’yi geçerek Avrupa’nın en büyük ticari konumuna yükselmesi oldu. Nihayetinde ABD, uzun zamandır görmek istemediği bir gerçekliği kabul etmek durumunda kaldı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçen Mart ayında oldukça basit ve yalın vurgulamak durumunda kaldığı, “Çin’in ABD ile ilişkileri 21. Yüzyılın en büyük jeopolitik imtihanı olacak.” sözü, yeni soğuk savaşın parametrelesini ortaya koydu. Sovyetler Birliği’yle gerçekleşen Soğuk Savaş’ta dönemin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger’ın uyguladığı başarılı diplomasiyle, 1972’de Moskova’dan kopardığı Çin’i kendi köşesine çekmeyi başarmıştı. 50 yıl sonra o Çin, en büyük jeopolitik rakibi olarak küresel sahnede karşısında çıktı.
ANCHORAGE’DA SICAK ATIŞMA
Bu imtihanın ilk sahnesi Mart ayının son günlerinde Alaska’da tüm dünyanın gözleri önünde oynandı. ABD’nin yeni yönetimi ile Çin arasında ilk üst düzey görüşme iki tarafın birbirine dişlerini gösterdiği bir karşılaşmayla başladı. Çin ve ABD arasında gerilimi düşürme ve sorunlu alanları ele alma amacıyla gerçekleştirileceği belirtilen zirve ilk dakikadan itibaren yüksek gerilime sahne oldu. Alaska’nın Anchorage kentinde yapılan üst düzey görüşmelerde, taraflar birbirlerine sert suçlamalar yöneltti. Çinli yetkililer ABD’yi diğer ülkeleri “Çin’e saldırmaya” kışkırtmakla suçlarken, ABD’li heyet de Çin’in çeşitli konulardaki insan hakları ihlallerini medya önünde gündeme getirdi. Anchorage kentindeki gerilimli görüşmeye Amerikan tarafında Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Çin tarafındaysa Çin’in en üst düzey dış politika yetkilisi Yang Jiechi ile Dışişleri Bakanı Wang Yi katıldı. 1 saat medya önünde sıcak atışmaya sahne olan zirvede iki süper güç arasında gerilim, ticari alandan siyasi (değerler) ve jeopolitik alana genişlemesiyle sonuçlandı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, sözünü sakınmadığı açılış konuşmasında “ABD’nin Doğu Türkistan, Hong Kong, Tayvan, ABD’ye siber saldırılar ve Washington’ın müttefiklerine ekonomik baskı yapılması gibi alanlarda Çin’in yaptıklarıyla ilgili derin kaygılarını görüşmek istediklerini” belirten sözleriyle, ilk defa Washington’dan Pekin’e doğrudan siyasi alanda bu denli net hedef alan bir çıkış geldi. Blinken “Bu yapılanların her biri, küresel istikrarı sağlayan kuralara dayalı düzeni tehdit ediyor” sözleriyle de, Washington’un “küresel istikrarı” koruyucu rolüne geri döndüğünü ilan etti.
Devamı Z Raporu Dergisi Nisan 2021 sayısında…