İnsanlık tarihinde gücün tek bir elde toplanmasını sağlayan üç büyük dönüm noktası var; paranın icadı, petrol ve veri. Bunlardan ilki zenginlik biriktirmenin anahtarı olması açısından kurucu nesne. İkincisi Churchill gibilerince insan hayatına dahi tercih edilebilen bir zenginlik kaynağı. Üçüncüsü olan veri ise internet sayesinde kendini gerçekleyen ve paranın akış yönünü değiştiren bir meta. Diğer ikisini çok iyi bilsek de ne yazık ki üçüncü dönüm noktasının pek farkında değiliz. Oysa bugünün veri kartelleri 21. yüzyılın kapitalistleri olmaya çoktan aday oldular ve bir şeyler değişmezse durum çok da kötü bir noktaya gidebilir. Peki, veri dediğimiz şeyin petrol kadar ve hatta daha önemli olmasını sağlayan hikâye nasıl başladı?
Fırat Demirel
Tarihin her safhasında veri üreten, transfer eden ve depolayan sistemler hayatımızın içindeydi. Önceleri sözlü ve yazılı iletişimle veri/ bilgi transferi yapan insanlar telefonun icadıyla ses iletişimin kolaylığından faydalanmaya başladı. Kablosuz iletişim ise suyun rengini yavaş yavaş değiştiren adım oldu ve devletler uydular aracılığıyla sinyal avcılığı yapmaktan kendini alamadı. Yönetebileceklerinden çok daha fazla veri toplayan devletler bu sayede büyük veri kavramının da hayatımıza girmesini sağladı. Veri iletişimindeki gerçek dönüm noktası ise, internetin ve özel yazılım şirketlerinin hayatımıza girmesiyle yaşandı. İnternet kullanıcıları inanılmaz bir veri akışının aktörü olurken bu veri akışını yöneten şirketler veri kartellerine dönüşmeye başladı. Bugün ‘Büyük Beşli’ olarak anılan Google, Facebook, Amazon, Microsoft, Apple gibi şirketler internete bağlanan hemen herkesin verilerini üzerlerinde toplamaya ve yönetmeye muktedir konumdalar. Daha da kötüsü bu durumun kısa vadede değişeceğine dair net veri sahibi değiliz.
VERİ KARTELİNE DÖNÜŞME HİKAYESİ
Paraya yön veren büyük sermayedarlar ticaretten medyaya geçiş yaptıklarında, ve böylece çok sayıda insanı bir araya getirdiklerinde daha fazla reklamla daha fazla para kazanabileceklerini anlamışlardı. İnterneti de bu yüzden yeni yatırım alanı olarak gördüler ve sınırsız büyüme hevesindeki internet girişimlerini fonlamaya başladılar. Televizyon ABD’de 1950’lerden sonra yaygınlaşıp büyük kârlar elde etmeye başladığında FCC (Federal Communications Commission – Federal İletişim Kurulu) Başkanı Newton Minow, yayıncıların katıldığı bir toplantıda, televizyon endüstrisinden kazanılan paranın kamu hizmetiyle ilgisinin olmadığını, yayınların aptalca programlar ve aldatıcı reklamlarla dolu olduğunu söylemişti. Üstelik bu gücün birkaç kişi etrafında toplanmasından da derin endişe duyduğunu eklemişti.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Şubat 2019 sayısında…