Kaan Sarıaydın
Düşen enerji fiyatları ve batı tarafından uygulanan ağır yaptırımlarla beli kırılan Rusya, batı dünyasının odağını Ukrayna ve Suriye’ye yönlendirerek piyasaları şaşırtmaya çalışıyor.
Rusya 1990’larda umutsuz bir durumdaydı. Çeçenistan’daki ilk savaş; hem ekonomik hem de psikolojik anlamda Ruslar için bir felaketti. Yalnız savaşı kaybetmediler, ekonomi de bunalıma girmişti. Devasa bütçe açıkları, sabit bir Ruble, Asya finansal krizi ve petrol fiyatlarının çöküşü gibi faktörleri Batı yanlış değerlendirdi. Dünya Bankası ve IMF, kibirli bir şekilde Rusya’nın onların koyduğu kurallara uyacağını varsayarak milyarlarca dolar yardım yaptılar. Ancak burası Rusya, para gitmesi gereken yerlere gitmedi. Kaynakların çok farklı kanallara aktarıldığı tarihe yazıldı.
Kaçınılmaz olarak kriz geldi. 17 Ağustos 1998’de finansal piyasalarda “Rus gribi” diye adlandırılan kriz, küresel piyasalara bulaştı. Moskova, yabancı alacaklıların ödemelerine moratoryum ilan etti. Rus para birimi ruble yüzde 33 devalüe edildi. Bir kaç ay sonra hükümet dalgalı kur kararını aldığında, ikinci bir yüzde 120 devalüasyon oluşmasına izin verildi. Rus oligarkları, acımasız ve zalim sabıkalılar bu bulunmaz fırsattan istifade ederek servetlerini akıl almaz derecede artırdılar. Vladimir Putin tüm bu kaosun içinde, 1999 yılında hükümetin başına geçti. Putin, enerji sektörünü konsolide etti, şansı da yaver gitti; petrol ve doğalgaz fiyatları yükseldi, Rus petrol üretimi muazzam bir şekilde arttı, dünyada bir numaraya çıktı. Hem Rus ekonomisi hem de Putin, küresel piyasalarda ön plana çıktı.
Rusya bugün yine krizde. 2016’da temerrüte düşmesi de pek uzak bir ihtimal değil!
Devamını Derin Ekonomi Ocak sayısında.