Aşkın Baysal
Çocuklara yer veren ya da çocukları konu alan reklamlar, daha baştan büyük risk almış olurlar. Marka mesajlarını çocuk oyuncularla ya da çocuklu hikayelerle anlatmak, bıçak sırtında hareket etmekten farksızdır çünkü. Kıvamı tutturabilen büyük etki yaratır, tutturamayan ise kolaycılıktan çocuk istismarına kadar farklı şiddetlerde tepkilerle karşılaşabilir.
Nitekim reklam tarihimize yakından baktığımızda, bu işi eline yüzüne bulaştırmış işlerin çoğunlukta olduğunu görüyoruz. Alkış alan işlerin sayısı ise iki elin parmaklarını geçmez.
Kötü örnekler saymakla bitmez. İyi örnek vermek gerektiğinde ise, akla hemen, 90’lı yıllarda reklam kuşaklarına ve genel olarak Türkiye popüler kültürüne damga vurmuş, Garanti Bankası’na ait ‘Sucu Çocuk’ reklamı geliyor. Serdar Erener’in en büyük kariyer başarılarından biri olarak kayıtlara geçen, yönetmen koltuğunda Ali Tara’nın oturduğu bu ikonik reklam, bugün bile hatırlandığında yüzlerde takdir ve duygulanma ifadeleri yaratabiliyor. Bir çocuğun su satma işinde adım adım büyümesini siyah beyaz bir kısa film tadında anlatan reklam, sektör otoriteleri tarafından da, Türkiye reklam tarihinin gelmiş geçmiş en iyi işleri arasında üst sıralarda anılıyor.
BİR DİĞER UNUTULMAZ İŞ
Çocuk oyunculara yer veren ve tüm ülkede büyük duygusal etki yaratmış bir diğer unutulmaz reklam ise THY’ye ait. Havayolu devi tarafından Nisan 2014’te Iğdır Havalimanının hizmete girmesini ve bu ile THY seferlerinin başlamasını duyurmak amacıyla hazırlanan reklam filminde, sürekli olarak tepelerinden uçup uzaklara giden uçakları kendi köylerine indirmek için her şeyi yapan, bu amaçla bir iniş pisti bile ‘inşa eden’ bir grup Iğdırlı çocuğun hikayesi anlatılıyor. Hikayenin sonunda yıllardır özlemle beklenen o uçak nihayet iniyor ve çocuklar -beklemedikleri bir şekilde de olsa- amaçlarına ulaşıyorlardı.
Bu reklam, tıpkı ‘Sucu Çocuk’ işi gibi, reklam kuşaklarının çok ötesine geçmiş, rol alan çocuklar popüler medyanın gündeminden günlerce düşmemişti. Reklam ilk kez yayınlandığında da yazmıştım, şimdi tekrar etmiş olayım: Bu güzel reklam, daha ilk andan itibaren klasikleşmiş, Türkiye reklam tarihinin en iyileri arasındaki kalıcı yerini almıştı.
23 NİSAN REKLAMLARI
THY’nin büyük etki yaratan bu reklam filmi, 2014 yılının 23 Nisan Bayramı münasebetiyle hazırlanmıştı. Bu yılın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında da –bu çapta olmasa- bile güçlü işlerle karşılaştık.
Bu yıl 23 Nisan için hazırlanan reklamlar arasında iki tanesi özellikle ön plana çıktı. Yaratıcılık ve etki bakımından diğer işlere epey fark atan bu iki iş de, banka markalarına ait ve ilginç bir şekilde ikisi de fırsat eşitliği meselesine temas ediyor.
Söz konusu reklamlardan ilki, Yapı Kredi imzasını taşıyor ve çok çarpıcı bir giriş cümlesiyle başlıyor: “Demek, benden kızımı istiyorsunuz…” Sahne olacak köy evinin iç mekanını seçmiş olan reklam, bundan sonra çok iyi bir oyunculukla kotarılmış etkileyici bir monologla devam ediyor. Konuşan babanın kızının hamaratlığını öven sözlerini işitince ve biraz sonra görüntüye giren küçük kızı görünce, bir çocuk gelin vakasıyla karşı karşıya olduğunuz fikrine kapılıyorsunuz önce ve açıkçası hafif de sinirleniyorsunuz. Oysa monolog sona doğru keskin bir viraj alıyor ve işin aslı o zaman anlaşılıyor: “…ama ben kızımın robot yapabildiğini, ilim irfanla uğraştığını bilmiyordum.”
Monolog bundan sonra filmin başındaki çarpıcının cümlenin tekrarıyla devam ediyor: “Şimdi benden kızımı istiyorsunuz. Bilim kadını olacak diyorsunuz. Valla ne diyeyim?! Allah sizden razı olsun! Senden de razı olsun kızım!”
Babanın sözleri bu şekilde tamama erdikten sonra üst ses devreye giriyor ve Yapı Kredi’nin çocuklar için eşit eğitim fırsatı yaratmak üzere başlattığı ‘Anadolu’ya Bilim Göçü’ projesinin ardındaki temel felsefe izleyicilere aktarılıyor.
Devamı Derin Ekonomi Dergisi Mayıs 2018 sayısında…