TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ KÜRESEL VİRÜS SALGININA KARŞI BİRLİKTE SINAV VERİYOR. TÜRKİYE’NİN AB’YE İHRACATINDA ATAK YAPMA İMKANI VAR AMA OYNAMA ALANI DAR. GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASI’NIN REVİZYONU VE KAPSAMININ GENİŞLETİLMESİ GEREKTİĞİNİ BELİRTEN TÜRKİYE İHRACATÇILAR MECLİSİ BAŞKANI İSMAİL GÜLLE, “BU KONU KÜRESEL VİRÜS SALGINININ ORTAYA KOYDUĞU TEMEL GERÇEKLERİN IŞIĞINDA ARTIK AB TARAFI İÇİN DE ELZEM BİR KONUDUR. ÇÜNKÜ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE, YAKINDAN TİCARETİN ÖNEMİ ARTACAK” DİYOR.
MEHMET ALİ DOĞAN
AB-Türkiye ilişkilerindeki son gelişmeler ışığında gümrük birliğinin yenilenme olasılığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk ihracatçısı haksız durumdan nasıl etkileniyor? Güncellenmemenin faturası Türkiye için ne olur?
Türkiye ve Avrupa Birliği ülkeleri bu dönemde tarihi bir krize, küresel virüs salgınına karşı da birlikte sınav vermekteler. Karşılıklı olarak yatırımlar, üretim, ticaret, finans konularında daha derin iş birliğini sağlayacak yeni bir yol haritası kaçınılmazdır. Türkiye’nin AB’ye ihracatında atak yapma imkanı var ama oynama alanı dar. Bu nedenle pandemi sonrası normalleşme döneminde Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği Anlaşması’nın revizyonu ve kapsamının genişletilmesine yönelik çalışmalara hızla başlanması gerekmektedir. Bu konu küresel virüs salgınının ortaya koyduğu temel gerçeklerin ışığında artık AB tarafı için de elzem bir konudur.
Avrupa Birliği’nin ve Türkiye’nin anlaşmanın güncellenmesi hususunda karşılıklı çıkarlarının olduğu tartışılmaz bir gerçek. Daha fazla gecikmeden, kazan-kazan formülüyle, anlaşmanın kısa zaman içerisinde güncelleneceğini düşünüyoruz.
‘BİRÇOK FİRMAMIZ YEŞİL MUTABAKATA UYUM NOKTASINDA ÖNEMLİ ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTİRDİ’
İhracatının yarısını AB ülkelerine yapan Türk sanayisi için AB Yeşil Mutabakatına uyum zorunluluğu oluştu. Yeşil mutabakatın ihracata etkilerini değerlendirebilir misiniz? Maliyetlerimiz ve kazançlarımız neler olacak?
Önümüzdeki yıllarda, Yeşil Mutabakata uyum, özellikle Avrupa Birliği ülkelerine ihracat gerçekleştiren firmalarımızın, rekabet gücünü artıracak başlıca etmen olacak. Pandemi dönemi gösterdi ki, ülkemiz temiz ve yeşil üretimle, güvenli bir tedarikçi konumunda. Bu yüzden, yeşil mutabakatı, üretimde ve ihracatta bir kriz olarak değil, fırsat olarak görmemiz gerekiyor. Bu noktada, mutabakatın getireceği zorluklara odaklanmak yerine, açılan fırsat kapısını değerlendirmenin daha anlamlı olacağına inanıyoruz.
İhracatçı firmalarımızın, Yeşil Mutabakatla ortaya koyduğu standartlardan kaçması orta ve uzun vadede mümkün olmayacak. Bu standartlar Avrupa Birliği ülkelerinde yerleştiğinde, diğer alıcılar da benzer yükümlülükler yüklenecek. İhracatçımız, bu yükümlülükleri yerine getirmediğinde de ya satacağı malı daha ucuza satmak durumunda kalacak, ya da gümrükte oluşan masraflardan dolayı fiyat ve yakınlık avantajını yitirecek.
Artık, üretici ve ihracatçı firmalarımız ürünün her bir üretim aşamasına hakim olmak zorunda, deyim yerindeyse ürünün beşikten mezara sorumluluğu artık ihracatçı firmalarımızın omuzlarında. Bu noktada, ihracatçı firmalarımızın tüm verileri toplayarak çevresel ayak izlerini ölçmesi gerekiyor. Sınırda karbon vergisi düzenlemesi, öncelikli olarak ağır sanayi ürünlerine uygulanacak ve zaman içerisinde, diğer tüm ürünleri kapsar hale gelecek.
AB’nin sınırda karbon uyarlama mekanizması nedeniyle Türkiye’nin karşılaşacağı maliyetin, 1,8 milyar Euro olabileceği hesaplanıyor. Firmalarımızın, yalnızca ürünlerini değil, üretimlerini de hızla Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirmesi gerekiyor. Gerek Ticaret Bakanlığı’mız, gerekse de Türkiye İhracatçılar Meclisi’mizin bu konudaki bilgilendirme çalışmaları neticesinde, ihracatçılarımızın Yeşil Mutabakat hakkında önemli bir bilinç kazandığını, çoğu firmamızın uyum noktasında önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bu çalışmalarla birlikte inanıyorum ki birçok firmamız ihracatta ciddi bir rekabet avantajı kazanacaktır.
Devamı Z Raporu Dergisi Mayıs 2021 sayısında…