Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaşırken, zaman içerisinde bozulan AB kurumu birliğin geleceği için endişeli. Eski kıtadaki savaş sonrası barış sürecinin geleneksel temellerini oluşturan demokrat Hristiyanların ve AB parlamentosunun sosyal demokrat bileşenlerinin sert bir şekilde gerilemesiyle seçimler siyasi tabloda bir devrimi beraberinde getirebilir. Popülizm kâbusu siyasetçileri, medya aktivistlerini, aydınları ve sosyal bilimcileri içine çekiyor. Peki bu tablo gerçek mi? Eurobarometer kaynakları bu konuda birkaç farklı şey söylüyor. 27 binden fazla kişinin katılımıyla yapılan bir ankete göre, 2007’den beri ilk kez daha çok sayıda Avrupalı “fikirlerinin AB’de önemi olduğuna” inanıyor. Ancak 4 Temmuz’da 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine neredeyse bir yıl kala sonuçları yayınlanan aynı anket, blokta siyaseti altüst eden düzen karşıtı partilere yönelik olumlu bir bakış açısı ortaya koydu. Demek ki halk yaşlı siyasetçilerden daha akıllı. Gerçekten kötü yönetilen mülteci-göçmen politikalarından ve “sınırsız finanstan” fazlasıyla etkilenerek kontrolden çıkan küreselleşmeden dolayı Avrupa hükümetlerinin karmaşık değişiklikleri ele almadaki yetersizliği egemenlik yanlısı dalganın haklı gerekçesini oluşturuyor. Dahası, AB Komisyonu’nun (demokratik olmayan) liderliği gücünü kaybetti ve Avrupa Konseyi kendi ulusal çıkarları ile birlikte yükseliyor. On yıldan fazla bir süredir AB, güçlü ülkelerin söz sahibi olduğu, ancak güçsüz ülkelerin bedelini ödediği farklı çıkarların toplamından ibaret. Bu, hem seçimle cezalandırılan hem de sert ve aptalca bir çekişmeyle ön plana çıkan Amerika ve Avrupa kurumlarına isnat edilen büyük bir siyasi başarısızlıktır. Gerçeğin hayallerinden farklı çıkmasıyla Atlantik’in her iki yakasındaki aşırı şımarık elitler duruma kötü bir şekilde uyanarak histerik ve paranoyak bir tepki verdiler. Bu anlamda ABD Başkanı Donald Trump’a küfreden Hollywood yıldızı Robert De Niro’nun “seçkin” bir izleyici kitlesi tarafından ayakta alkışlanması ve Amerikalı oyuncu Demi Moore’un “Bu korkunç ülke, iğrenç insanlar ve onunla ilgili her şey, Trump’la ilgili her şeyi boykot edeceğim,” ifadesi şaşırtıcı bazı örnekler arasında. Sistemin kısa devre yaptığını ve ülkeye ve kurumlarına artık saygı duyulmadığını gösteren bu saçma davranış modelin çirkin bir kopyasını Avrupa’da da görebiliriz.
Devamı Derin Ekonomi Ağustos 2018 sayısında …