Son zamanlarda AB zihnimi çok meşgul ediyor. Bir yandan yetkinliğinden ve başarılarından etkilenirken, diğer yandan da küresel sahnede kendini tutarlı bir oyuncu olarak sunamamasına şaşırıyorum. Geçenlerde AB’nin koronavirüsle mücadelesiyle ilgili bir konferans hazırlarken, eylemleri ve girişimleri karşısında oldukça etkilendim. Tüm dünyanın kişisel koruyucu ekipman, maske ve solunum cihazı için mücadele ettiği geçtiğimiz yıl Mart ve Nisan aylarında bocalayan AB, kişisel koruyucu ekipmana ve koronavirüs hastalarının iyileşmesi için düzenli ilaç tedarikine acil ihtiyaç duyan üye ülkelere yardım edemediği için eleştirildi. AB yavaş ama emin adımlarla hareket ederken, üye ülkeler de, salgın ve etkileriyle mücadelede AB kurumlarıyla birlikte çalışmaya başladı.
Benzeri görülmemiş bir zorluk olan pandemide hedef hiçbir kazananı ve kaybedeni olmayan adil ve sürdürülebilir bir iyileşme sürecini yönetebilmektir. Büyük bir sağlık meselesi olan koronavirüs salgını İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük küresel ekonomik durgunluğa yol açtı. Bu nedenle, AB’nin üye devletlerinin ve bunların ekonomilerini oluşturan farklı meslek gruplarının toparlanmasındaki farklılıkların önlemesi gerekiyor. AB, doğası ve çok katlı yönetişim yapısı nedeniyle, salgın karşısında üye devletlerin pozisyonları ve ihtiyaçları arasında köprü kurmaya ve sahip olduğu tüm araçları kullanmaya çalışan eşgüdümlü bir yaklaşım geliştirmek zorunda kaldı. Böylece hem ulusal hem de birlik düzeyinde benzeri görülmemiş önlemler alarak koronavirüsün yayılmasını kontrol altına almak, ülkelerin sağlık sistemlerini desteklemek ve salgının sosyo-ekonomik etkisiyle savaşmak için tüm cephelerde çalışmaya başladı.
Devamı Z Raporu Haziran 2021 sayısında…