Küreselleşme süreci firmaları en son teknoloji kullanmaya, kaliteli, ucuz, yeni tasarıma sahip ürünler üretmeye zorlamaktadır. Üretme yanında üretileni satabilmek firmanın devamlılığı için ön koşul. Üretimle toplumun tüketme ve hayatiyetini devam ettirebilme imkanı yakalayacağı düşünüldüğünde; üreten insanların (sanayicilerin) misyonu daha iyi anlaşılabilir.
**
Türkiye’de para kazanmanın en zor yolunun üretimden geçtiğini, üretim olmayınca da ticaretin (tüccarın) olamayacağını, işsizliğin yaygınlaşacağını, insanların hayatlarını kolaylaştıran birçok maddeye ulaşılamayacağını yine gözardı etmemek gerekir. Diğer yandan bir ülkede veya bölgede girişimciler (işadamları) değişimi, yeni teknolojiyi, yeni ürünü getiren; gelişmeyi sağlayan ekonomik aktörlerdir.
İşadamlarının dünyadaki gelişmelere uyum gösterme becerileri o ülkenin ekonomik performansını doğrudan etkiler.
Bu bağlamda, toplumların refah seviyesinin artışında çok büyük bir misyon yüklenen sanayicilerin, üretim sürecinde ciddi zorluklar yaşadıkları da bir gerçek. Özellikle Anadolu’daki üreticilerin (sanayicilerin) sorunları daha ağır yaşadığını söyleyelim hemen.
**
Firmaların büyük kısmının yetersiz öz sermaye ile faaliyette bulunduklarını dile getirebiliriz. Bu yetersizliğin giderilmesinde devletin katkısı (düşük faizli kredi, yatırım indirimi veya vergisel avantajlar) çok önemli.
Özel ve kamu bankalarından sağlanan kredi faizlerinin yüksekliği şikayet edilen önemli konuların başında gelmektedir.
Yine firmalar; ulaşım maliyetleri, hammadde fiyatları ve kıtlığı nedeniyle sıkıntı yaşadıklarını söylemekteler.
Verimliliğin en önemli belirleyeni olan nitelikli eleman istihdamında da yetersizlik söz konusu. Oysa firmaların teknik kapasiteleri verimlilik artışını destekleyecek donanıma sahip.
**
Ar-ge harcamaları için sanayiciler çok az bütçe ayırmakta; ileri teknoloji ve kaliteyi yakalamanın, dünya piyasalarını girebilecek (rekabet edebilecek) düşük maliyetli ürün üretebilmenin yolunun Ar-Ge faaliyetlerinden geçtiği bilincinin henüz içselleştirilemediği görülmektedir (burada sermaye kısıtının da önemli etken olduğunu belirtelim).
**
Sürdürülebilir, bütünleşik pazarlama ağının kurulamaması en temel pazarlama sorunu.
Yine; son yıllarda yaşanan siyasi ve ekonomik dalgalanmalar, piyasalardaki haksız rekabet, düşük kalite yabancı malların piyasaya girmesi, kayıtlara geçmeyen (vergi vermediği için avantaj sağlanması) üretim, tüketici bilinci noktasında yaşanan sorunlar, tüketici gelir düzeyinin nispi düşüklüğü gibi etkenler başlıca pazarlama sorunları olarak öne çıkmaktadır.
Yapılan araştırmalarda Anadolu’da üretim yapan firmaların önemli bir kısmının yeterli piyasa, kârlılık analizi (fizibilite) yapmadan, plansız-programsız bir şekilde piyasaya girdikleri tespit edilmiştir. Son dönemdeki gelişmeler; sanayicilerin talep (iç ve dış) yetersizliği ile karşı karşıya kaldıklarını, düşük kapasite ile çalıştıklarını, bu yapının birim maliyetleri artırıp rekabet şansını azalttığını göstermektedir.
Devamı Derin Ekonomi Nisan 2019 sayısında…