Yaklaşık 20 aydır tüm dünyayı etkileyen Covid 19 pandemisini bitirmek maksadıyla ülkelerin uyguladığı koruyucu tedbirler yanında, biyoteknoloji sihirbazları virüse karşı bağışıklık sistemini güçlendiren aşılar geliştirdi.
Salgına karşı toplumsal bağışıklık kazanabilmek için ülke ve dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun (uzmanlar şimdilik asgari yüzde 70 diyor) aşılanması gerekiyor.
Buna karşılık farklı gerekçelerle aşılanmak istemeyen büyük bir kitle bu çabayı görmezden gelerek hem kendilerini hem de toplumları riske atmaktadır.
Aşılar tarih boyunca salgın hastalıkların, fiziksel ve ruhsal acıların dinmesini sağlayan bir kurtarıcı olmuştur.
Salgın hastalıklar arasında vebadan sonra en çok ölüme sebebiyet veren ve aşısının bulunmasıyla birlikte yeryüzünden silinen çiçek hastalığı dolayısıyla 50 milyon insan hayatını kaybetmiştir.
Bugün aşılar sayesinde yılda 2 milyon insanın hayatı kurtuluyor. Böyle bir kurtarıcının günümüzde insanlar tarafından yazılmış-üretilmiş çeşitli komplo teorilerine kurban edilmesi üzüntü verici.
Ülkemizde uygulanan aşılar Sinovac, Pfizer/BioNTech ve yerli aşı Turkovac’dan oluşmaktadır. Sinovac ve Turkovac eski bir aşı üretim tekniği olan inaktif virüs yöntemiyle üretilmişken, Pfizer/BioNTech ise geleneksel yöntemden farklı olarak mRNA teknolojisiyle üretilmiştir. Bu yöntem de zannedildiği kadar yeni bir yöntem değildir. On yıldan uzun süredir mevcut olan bu yöntemle, insan klinik deneyleri gerçekleşmiş olan kanser aşıları üretilmiş. Prof. Goldman “Eğer mRNA teknolojisinde bir sorun olsaydı daha önceden bunu fark ederdik.” diyor.
Devamı Z Raporu Eylül 2021 sayısında…