Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüs, dünyayı birden durma noktasına getirdi. Gelişmiş ülkelerin görünüşte vatandaşlarını ve ekonomilerini korumak için yaptığı trilyonluk savunma harcamaları gibi, biyolojik savaşa karşı harcanan milyarlar da şimdiye kadar hiç etkili olmadı. Nitekim dünya genelinde, en gelişmiş ülkelerde dahi binlerce insan ölürken,
küresel ekonomi de altüst oldu. Meşhur hikayedeki kralın çıplak olduğunu söyleyen çocuk gibi, virüs de insanlığın ahmaklığını ve hatta yanlış sıralanmış önceliklerini açık etti.
Devletler virüs salgınına karşı her krizde olduğu gibi teşvik paketleriyle karşılık verdiler. Ancak bu defa paketler çok daha büyük oldu. Daha önce bir benzeri görülmemiş bu büyüklüğün iyi bir nedeni var: Virüs ortaya çıkmadan önce de dünya
büyük ve tehlikeli bir borç yükünün altında idi. Başta ABD Merkez Bankası Fed olmak üzere, gelişmiş dünyanın merkez bankaları yüzünden hükümetler, şirketler ve hatta hane halkları dahi gırtlağına kadar borca batmış durumda. Rakamlar şaşırtıcı. Washington merkezli Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre, 2019 sonunda toplam küresel borcun 255 trilyon dolar ve toplam küresel GSYİH’nın ise 86 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Yani, küresel borcun GSYİH’ya oranı yüzde 300 seviyesinde.
Bununla birlikte son zamanlardaki artışın yaklaşık yüzde 60’ı ABD ve Çin’den kaynaklanıyor. ABD’nin kamu borcu 2008’deki krizden bu yana 10 trilyon dolardan 23 trilyon dolara yükselirken, gelişmekte olan piyasalarda borç GSYİH’nın ortalama yüzde 220’sini oluşturmaktadır. Yıllardır süren parasal gevşeklik, faiz indirimleri, parasal gevşeme ve parasallaştırma yoluyla likidite enjeksiyonu, her açıdan aşırı borç yükü anlamına gelen bu durumun sebeplerini oluşturmaktadır. Asıl suçlu ABD Merkez Bankası Fed ve son zamanlarda Avrupa Merkez Bankası (ECB) olmakla birlikte, başta küçük açık ekonomiler olmak üzere dünyanın geri kalan ülkelerindeki merkez bankaları faiz farklılıklarını arbitraj eden sınır ötesi sermaye akışlarıyla aynı yola girmek zorunda kaldılar. Finans piyasalarının birbirine bağlı olduğu ve sermaye akışlarının serbest olduğu bir dünyada, başta küçük açık ekonomiler olmak üzere bağımsız para politikası yürütmek mümkün olmadığı için Washington kaynaklı gevşeklik, küresel çapta büyük bir borç birikimine neden oldu. Fed’in eylemlerinin her şeyden çok boğa finans piyasalarını devam ettirmeye yönelik olduğu son zamanlarda oldukça net bir şekilde görülüyor. Burada “taper tantrum”u ve politika değişikliklerini hatırlayın.
Devamı Z Raporu Mayıs 2020 sayısında…