Yunanistan’da, Türkiye’de ya da içinde bulunduğumuz bölgenin herhangi bir yerinde medyaya yön veren konulara yüzeysel bir bakışın yurtiçinde ya da komşu ülkelerle yaşanan gerginlikleri gözler önüne sereceğini düşünüyorum. Bariz bir şekilde var olan bu gerginliklerin ele alınması, tartışılması ve çözülmesi gerekiyor. Özellikle Avrupa’nın sınırları ve Yunanistan ve Türkiye gibi onu çevreleyen ülkelerin hem Avrupa’ya hem de güneye ait olduklarını düşündükleri göz önüne alındığında, bu konu daha da önemli hale geliyor. Diğer bir ifadeyle, her iki ülke de bir ayağının Avrupa’da diğerinin ise Avrupa dışında olduğunu düşünüyor. Sonuç olarak, iki ülke arasındaki gerginliklerin ya da farklılıkların çoğu ikili bağlamı aştığından, konu daha da büyük bir önem kazanıyor.
Özellikle ABD’nin yeni ortaya çıkan uluslararası güvenlik mimarisine bakışına ilişkin belirsizlikler göz önüne alındığında, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervleri, Güney’den Kuzey’e (Avrupa) mülteci akınları, Kıbrıs sorununda devam eden çözümsüzlük ve değişen uluslararası güvenlik ortamının belirsizliği Güney ve Güney ile yakın coğrafyada ve yakın ilişki içinde olan diğer bölgelerin başa çıkması gereken başlıca sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.
Bu sorunların hem Avrupa Birliği hem de NATO tarafından kabul edilen değerler ve normlar içinde ele alınabileceği konusunda mutabakata varıldı. Ancak AB ve NATO, üye devletlerin çoğunun, bu iki örgütün sürdürülebilirliği ve yönelimleri hakkında şüphelerini dile getirmesiyle birlikte, daha fazla iç sorunla karşı karşıya kalıyorlar. Hal böyle olunca, milliyetçilik ön plana çıkıyor ve üye ülkelerin savunulması ve güvenliğinin sağlanması zorlaşıyor.
Buna milliyetçiliğin yeniden ortaya çıkması ve günümüzden ve gelecekten ziyade, geçmişe odaklanan 19. yüzyıl zihniyetinin varlığını hissettirdiği kimlik siyaseti sorunları da eklenebilir. Küresel entelektüelizmin yeni nesil çocuğu Yuval Noah Harari’nin, “21. Yüzyıl için 21 Ders” adlı kitabında belirttiği gibi, tarihin sonu ertelendiği nispette, bu sorunlar her yerde geçerli olacaktır. Harari bu argümanında Francis Fukuyama’nın 1992’de dile getirdiği “Soğuk Savaş’ın sona ermesi, sadece bir ideolojinin yani demokrasinin geçerli oluğu anlamına gelmektedir” tezine referans yapıyor. O zamandan itibaren uzun yıllar boyunca dünyanın dört bir yanında demokrasilerin sayısı artarken, liberal uluslararası düzenin güçlü olduğu konusunda fikir birliği de güçlendi.
Devamı Derin Ekonomi Kasım 2018 sayısında …