İslami finansın risk paylaşım ve ortaklık sözleşmeleri olan mudaraba ve muşaraka, borç finansmanına uygulanabilir alternatifler taşıdığı için İslami finans, dünyaya borçla ilgili mevcut sorunlarından bir çıkış yolu sunabilir. Geleneksel finans, borç ve öz sermaye olmak üzere iki ana ayak üzerinde durmaktadır. İslami finansın, risk paylaşımı olan öz kaynak finansmanının temel felsefesi ile hiçbir sorunu olmamakla birlikte; ticari riskin borçluya devredilmesi, getirilerin sabit faiz olarak önceden belirlenmesi ve ticari getirilerden bağımsız olması bağlamında adil olmadığı gerekçesiyle borcu yasaklamıştır. Ancak uygulamalara bakıldığında İslami finansın borçtan uzak durduğunu söylemek zor. İslami bankacılık, finansman için borca dayalı sözleşmelere dayanması sebebiyle uzun süredir eleştiriliyor olsa da, aynı durum sermaye piyasası alanında da geçerlidir.
İslam’a uygun ve gerçek bir yatırım belgesi niteliğindeki bir sermaye piyasası aracı olan sukuk, temel İslam hukuku sözleşmesine bağlı olarak, borca veya öz sermayeye benzer şekilde yapılandırılabilir. Murabaha ve icare gibi sözleşmeler üzerine yapılandırılmış olan sukuk bonoları taklit etmektedir. Önceden belirlenmiş bir geri satın alma fiyatına sahip sabit oranlı bir icare sukuku, kuponlu tahvilin nakit akışlarını aynen taşıyabilir. Mudaraba veya muşaraka gibi risk paylaşım sözleşmeleri üzerine yapılandırılmış sukuk ise öz kaynağı taklit etmekte, ve öz kaynaktan farkı sonlanabilirliği olarak bilinmektedir.
Çeşitli alternatifler olmasına rağmen, ödenmemiş sukukların büyük çoğunluğu borç kategorisine aittir. Piyasa kabulü, yapılandırma kolaylığı, fiyatlandırma kolaylığı, derecelendirme kolaylığı vb. bunun nedenleri olarak gösterilmektedir. Burada üzücü olan şey, risk paylaşımlı sukuk ihracının asgari düzeyde olmasına rağmen, genellikle risk paylaşımını zayıflatan veya imkansızlaştıran ve onları etkin bir şekilde borç benzeri araçlar haline getiren özelliklerle tasarlanmasıdır.
Devamı Z Raporu Kasım 2021 sayısında…